abaksiyal, Eksenden uzağa doğru, uzak olan taraf ile ilgili, [= merkezkaç, dış yüz, sırtı], Lat. abaxialis, İng. abaxial.


açılan meyve, Olgunlaştığında delikler, kapaklar ya da gözler gibi düzenli bir yolla kendiliğinden açılıp tohumları dağıtan meyve, [= dehisent], Lat. dehiscentia, İng. dehiscence.


adacıklı, Düzensiz veya köşeli alancıklarla bezeli yüzey deseni, Lat. areolatus, İng. areolate.


adaksiyal, Eksene yakın olan taraf ile ilgili, eksene doğru, [= karın], Lat. adaxialis, İng. adaxial.


ağaç, Toprak üstünde kalın bir ana gövdesi (kütüğü) olan ve yukarısında çok dallanan bitkiler, Lat. arbor, İng. tree.


ağaç kabuğu, Odunsu bitkilerde bütün dış dokuları kambiyum tabakasından oluşan, gövde dış katmanı, Lat. cortex, İng. bark.


ağaçsı, Ağaç gibi dallı budaklı biçime sahip olan, Lat. dendroideus, arboreus, İng. tree-like.


ağsı, Düzensiz ağsı bir desenle bezeli yüzey, Lat. reticulatus, İng. reticulate.


ağsı, Damarlar yaprağın üzerinde ağ şeklinde yayılmış, [= retikulat], Lat. reticulatus, retinervis, İng. reticulate, net-veined.


aklaşmış, Donuk, beyaz, unsu bir madde ile kaplı gibi görünen yüzey, Lat. dealbatus, İng. whitened.


akrepsi, Birbirini takip eden yandalların akrep kuyruğu gibi kıvrılarak oluşturduğu monokazyum çiçekdurumu, [= akrepsi, sirsinat, zembereksi], Lat. incinnus, scorpioideus, scorpioides, İng. cincinnus, scorpioid.


akşam açılan, Gün ışığında çiçeklerini kapatan, akşam olduğunda açan bitkiler, Lat. vespertinus, İng. vespertine.


aktinomorf, Çiçeğin çok sayıda simetri ekseni olması, [= ışınsal simetrili, çok simetrili], Lat. actinomorphus, İng. actinomorphic.


alacalı, Karışık renklerde olan, Lat. variegatus, İng. variegated.


alçak, Kıyaslamalı bir sözcüktür; özellikle küçük anlamına gelmez ama diğer türlere oranla alçak denebilir, Lat. humilis, İng. low.


alçalıcı, Dikeyden başlayıp gittikçe yatan, [= aşağı yönelen], Lat. descendens, İng. descending.


almaşlı, Her düğümde bir tane yaprağın yer almasıyla sarmal dizilişi, [= alternat], Lat. alternatus, İng. alternate.


alta kıvrık, Kenarlar veya yanlar, alta kendi dışına doğru kıvrılmış; yarım kıvrıkın tersi, [= revolüt], Lat. revolutiva, revoluta, revolutus, İng. revolute.


altdurumlu yumurtalık, Diğer çiçek örtüsü parçaları yumurtalığın üzerinden çıkar, [= epigin], Lat. epigynus, İng. epigynous, ovary inferior.


amfikarpik, Hem toprak üzerinde hem de toprak altında iki çeşit meyve veren, Lat. amphicarpus, İng. amphicarpous.


amfitrop tohumtaslağı, Tohum taslağının sapına göre 90 derece dönerek yandan bitişik gibi görünmesi, tohum taslağı pilasentaya yandan bağlı, [= azkıvrık tohumtaslağı], Lat. amphithropus, İng. amphitropous ovule.


anastomoz, Ana damardan çıkan ara ve yan damarların yaprak kenarında birbirleri ile birleştiği damarlanma, Lat. anastomosis, İng. anastomose.


anatrop tohumtaslağı, Tohum taslağının sapına göre 180° dönmüş olması, tohum taslağı başaşağı dönük, [= devrik tohumtaslağı], Lat. anatropus, İng. anatropous ovule.


androdioyik, Bir türdeki bazı bireylerin sadece erkek çiçeğinin olması, buna karşılık diğer bireylerin erselik çiçeklerinin olması durumu, Lat. androdioecius, İng. androdioecious.


androfor, Erkek organ kümesinin sapı; Karanfilgillerde (Caryophyllaceae) olduğu gibi, Lat. androphorum, İng. androphore.


androginofor, Hem erkek hem de dişi organları birlikte taşıyan sap şeklindeki uzamış eksen; Çarkıfelek (Passiflora) cinsinde olduğu gibi, Lat. androgynophorum, İng. androgynophore.


androkeum, Çiçekte erkek organlar kümesi, çiçek tozu (polen) üreten sitamenler topluluğu, Lat. androecium, İng. androecium.


anormal, Biçimi genele (ortalamaya, kurala) uymayan, normal olmayan, Lat. abnormis, İng. abnormal.


apomiktik, Erkek ve dişi gamet birleşimi olmadan tohum geliştirerek bir çeşit partenokarpik üreme (bkz. apogami, aseksüel üreme), [= apomiksi], Lat. apomixis, apomicticus, İng. apomixis, apomictic.


ara damar, Ana ya da yan damarlardan çıkan küçük damarlar, Lat. venula, İng. veinlet.


aralıklı, Birbirinden uzak ve aralıklı diziliş; kopuk, kesintili, uzak, mesafeli, Lat. distans, remotus, rarus, interruptus, İng. distant, remote, interrupted.


aril, Tohum taslağının sap tarafından ya da mikropilden bir gelişme sonucu meydana gelen, tohumu kısmen ya da tamamen saran doku, [= etli doku, etli örtü, etli halka], Lat. arillus, İng. aril.


arilli, Arili olan, Lat. arillatus, İng. arillate.


armutsu, Armut şeklinde olan, bir ucu genişçe yuvarlak veya küresel; diğer ucu daha dar, yuvarlak ya da sivrice biçim, Lat. pyriformis, İng. pyriform, pear-shaped.


asalak, Beslenmesi tamamen üzerinde yaşadığı başka bir canlı üzerinde olup onun zararına yaşayan canlı, [= parazit], Lat. parasitus, İng. parasite.


asık, Bir yapının zayıf yapısından ötürü, kendini taşıyamadığından aşağı doğru asılması, Lat. pendulus, İng. pendulous.


aşağı kıvrık, Aşağı doğru kıvrılmış olan, [= defleks], Lat. deflexus, declinatus, İng. deflexed, declinate.


atrop tohumtaslağı, Tohum taslağının düz ve dik olması, sapı ve mikropili aynı eksen üzerindedir, [= dik tohumtaslağı], Lat. atropus, orthotropus, İng. atropous ovule, orthotropous ovule.


aya, Yaprağın veya benzeri organın geniş, yayık kısmı, [= lâmina], Lat. lamina, İng. blade.


ayaksı, Yanal lobları da bölünmüş ayağa benzer parçalı, [= pedat], Lat. pedatus, İng. pedate.


aynı renkli, Her yüzeyi aynı renkte olan, [= tek renkli], Lat. concolorus, İng. concolor.


ayrık, Erkek organların benzer parçalarının ayrık olması, kaynaşık ile karşılaştır, Lat. distinctus, liber, solutus, İng. distinct, separate.


ayrık karpelli, Yumurtalıkta karpellerin birbirinden serbest olması, [= apokarp], Lat. apocarpus, İng. apocarpous.


az, Lâtincede fidus, İngilizcede fid sonekinin karşılığı: palmatifidus=az elsi gibi, Lat. -fidus, İng. -fid.


az buruşuk, İnce buruşuk ya da kırışıklarla bezeli yüzey deseni, Lat. rugulose, İng. rugulose.


az elsi, El biçiminde bölünmüş, ancak bölünme derinliği az, [= palmatifit], Lat. palmatifidus, palmatipartitus, İng. palmatifid, palmatipartite.


az fırfırlı, Kenarın çok az dalgalı bir yapıda olması, Lat. repandus, İng. repand.


az girintili, Ucunda hafif girintisi olan, [= retüz], Lat. retusus, İng. retuse.


az kıvrık, Kenarlar veya yanlar (etek kısımları), aşağı veya yukarı doğru hafifçe kıvrılmış, Lat. curvativa, İng. curvative.


az pürüzlü, Az miktarda kısa, sert ve dik çıkıntılarla kaplı yüzey, Lat. scabridus, İng. scabrid, scabrous, roughish.


az teleksi, Teleksi bölünmüş ancak bölünme derinliği az, [= pinnatifit], Lat. pinnatifidus, pinnatipartitus, İng. pinnatifid, pinnatipartite.


az üçlü, Ayanın üç parçaya az derin biçimde dilimlenmesi, [= tirifid], Lat. trifidus, İng. trifid.


az yapışkan, Yüzeyin az bir salgıyla kaplı olması, Lat. viscidulus, İng. viscidulous.


baharda çiçeklenen, İlkbahar aylarında çiçeklenen bitkiler, [= vernal], Lat. vernalis, İng. vernal.


bakla, Bir karpelli, bir gözlü, karpelin orta damarı ve dikişi boyunca açılan kuru meyve tipi, [= legümen], Lat. legumen, İng. legume.


baklavamsı, Baklava dilimi şeklinde, eşkenar dörtgen, Lat. rhombeus, rhomboideus, İng. rhomboid.


balözü, Balözü bezi tarafından üretilen salgı, Lat. nectar, İng. nectar.


balözü bezi, Bitkiye ait özel dış salgıları üreten yapı, [= nektaryum], Lat. nectarium, İng. nectarium, nectary, nectar gland.


baltamsı, Tabanda silindirik olup uca doğru genişleyip yassılaşan etli biçim; bir kenarı kalın ve düz iken karşı kenar yassılaşıp genişleyerek dışbükey ve ince biçim almış, Lat. dolabriformis, İng. dolabriform, axe-shaped.


bardak, Sütleğengiller (Euphorbiaceae) ailesinde, bir sitamenden oluşan erkek çiçek ile iri yapılı ve saplı, genellikle üç odacıklı bir dişi çiçeğin oluşturduğu yapı, [= siyatiyum], Lat. cyathium, İng. cyathium.


bardaksı, Tıpkı bir bardak biçiminde olan; testimsiye benzer ancak ağız kısmı dar değildir, Lat. cyathiformis, İng. cyathiform.


bardaksı, Çiçekdurumunun bardaklardan oluşması, Lat. cyathiformis, İng. cyathiform.


basık, Çökük veya basık şekilde görünüşlü, Lat. depressus, İng. depressed.


basık, Geniş, enli ve bodur, yatay büyüyen bitkiler için, Lat. depressus, İng. depressed.


basit, Bölünmemiş yaprak veya yüzey (loplanmış olabilir, bölünme sonucu bağımsız alt bölümler oluşmamış), Lat. simplex, İng. simple.


basit meyve, Bir çiçeğe ait bir tek yumurtalığın gelişmesiyle meydana gelmiş meyve, Lat. fructus solitarius, İng. solitary fruit.


basit yaprak, Tam bir ayaya sahip yaprak; kenarları dişli ya da derin girintili olabilir, ancak bölünme ortadamara varmamış ve bölmeler bağımsızlaşmamış, Lat. folium, phyllum, İng. simple leaf.


basit yumurtalık, Tek bir karpelden ibaret yumurtalık, Lat. ovarium sipmlex, İng. simple ovary.


başak, Ana gövdenin büyümesine devam ettiği, gövde üzerindeki bıraktelerin koltuğundan tamamen sapsız çiçeklerin çıkmasıyla meydana gelen çiçekdurumu, [= sipika], Lat. spicatus, İng. spicate.


başakçık, Buğdaygillerde (Poaceae) çiçekdurumunun birimi: en altta iki dışkavuzun taşıdığı eksen üzerinde periyantı olmayan, bir veya çok çiçek bulunur; herbir çiçek dışardan iç kavuz, içerden kapçık ile örtülmüştür, Lat. spicula, İng. spikelet.


başçık, Erkek organda çiçek tozu keselerini taşıyan uçtaki genellikle şişkin kısım, [= anter], Lat. anthera, İng. anther.


bataklık bitkisi, Bataklık alanlarda yaşayan bitki, [= helofit], Lat. helophyton, İng. helophyte.


batıcı, Tedricen sert ve keskin sivri bir uçla biten, Lat. pungens, İng. pungent.


batık, Su altında yüzen, [= batık yüzücü], Lat. submersus, demersus, İng. submersed, submerged.


bayrakçık, Baklagil (Fabaceae) çiçeklerinde üstte tek ve büyük olan taç yaprak, Lat. vexillum, İng. standart, vexillum.


benekli, Büyük leke halinde deseni olan, [= makulat], Lat. maculatus, İng. spotted.


beneksiz, Beneği veya lekesi olmayan, Lat. astictus, İng. unspotted, spotless.


besidoku, Tohumun besin depo eden dokusu, embiryo kesesi içinde çift döllenme sonucu oluşan triployit hücreden gelişir, [= endosperm], Lat. endospermium, İng. endosperm.


beze, Salgı yapan herhangi bir organ, Lat. glans, İng. gland.


bırakte, Çiçek sapının dip kısmında, sapın gövdeye bağlandığı yerde bulunan genellikle yaprağa benzer yapı, Lat. bractea, İng. bract.


bırakteli, Bıraktesi olan, bırakte olma durumu, Lat. bracteatus, İng. bracteate.


bırakteol, Çiçek sapının üzerinde (tabanda değil) bulunan, genellikle yaprağa benzer yapı, [= ikincil bırakte], Lat. bracteola, İng. bracteole.


bıraktesiz, Bıraktesi olmayan, bırakte olmama durumu, Lat. ebracteatus, İng. ebracteate.


bilateral, Sadece iki simetri eksenine sahip olan, iki simetri eksenli; örneğin Lahanagiller (Brassicaceae) çiçeği, [= iki yanlı, iki simetrili], Lat. disymmetricus, İng. disymmetrical.


bileşik, Çeşitli biçimde dallanmış veya bölünmüş yaprak veya yüzeyler (bölünme derinliği orta damara kadar iner ve ögeler bağımsız birimler gibi gözükür; genellikle öğeler tek bir sapa bağlanır), Lat. compositus, İng. compound.


bileşik, Basitin zıttı; birden çok öğesi ve parçası olan, Lat. compositus, İng. compound.


bileşik meyve, Çok sayıda çiçeğe ait yumurtalıkların gelişmesiyle meydana gelmiş meyveler topluluğu, Lat. fructus compositus, İng. compound fruit.


bileşik salkım, Çok sayıda çiçeğin ana eksene tekrar tekrar dallanmış saplarla bağlandığı çiçekdurumu, [= panikula], Lat. panicula, İng. panicle.


bileşik salkımlı, Çiçekdurumlarının bileşik salkım halinde olduğu bitkilere denir, [= panikulat], Lat. paniculatus, İng. paniculate.


bileşik şemsiyeli, Bir gövdenin ucundaki çiçekdurumunun ardarda veya üstüste dizilmiş birden çok şemsiyeden meydana gelmesi, [= umbellulât], Lat. umbellulatus, İng. umbellulate.


bileşik yalancışemsiye, Gövdeden çıkan yan dalların tekrar dallandığı yalancı şemsiye çiçekdurumu, [= bileşik korimboz], Lat. corymbus compositus, İng. compound corymb.


bileşik yaprak, Bağımsız yaprakçıklardan meydana gelen yaprak; bölünme ortadamara varmış ve bölmeler bağımsızlaşmış, Lat. folium compositum, İng. compound leaf.


bileşik yumurtalık, İki ya da daha fazla karpelden meydana gelen yumurtalık, Lat. ovarium compositum, İng. compound ovary.


bir yaprakçıklı, Bileşik bir yaprağın, biri hariç diğer yaprakçıklarının körelmiş olması, Lat. unifoliatus, İng. unifoliate.


birbirine katlanmış, İki ayrı yaprağın kenarlar veya yanları, karşılıklı birbirine katlanmış; yarım kıvrıkın tersi, Lat. obvolutiva, obvoluta, İng. obvolute.


birdamarlı, Çoğu yapraktaki gibi çıkıntılı bir damarı olan, Lat. uninervis, İng. one-ribbed.


birevcikli, Erkek ve dişi çiçeklerin aynı bireyde bulunması durumu, çiçekler erselik veya tek eşeyli olabilir, Lat. monoecius, monoicus, İng. manoecious.


birleşik karpelli, Yumurtalıkta karpellerin birleşik olması, [= sinkarp], Lat. syncarpus, İng. syncarpous.


biryıllık, Aynı yıl içinde tohumdan gelişip meyve verdikten sonra ölen bitki, yaşam döngüsünü bir yıl içerisinde tamamlayan bitki, Lat. annuus, İng. annual.


bitişik, İki ayrı veya farklı organın birbirine sıkıca birleşmesi, Lat. adhaerens, İng. adherent.


bizsi, Biz şeklinde, genişçe bir tabandan çok ince bir uca doğru daralan, [= subulat], Lat. subulatus, İng. subulate.


bodur, boyu enine göre kısa olan, cüce, Lat. nanus, pygmaeus, pumilus, İng. dwarf.


boğaz, Birleşik çanak ya da taç yaprakların dip kısımlarında oluşturdukları tüp şeklindeki yapı, Lat. faux, İng. throat.


boğumlu bakla, Her bölümünde tek bir tohum bulunacak şekilde boğumlanan bakla, [= lomentum], Lat. lomentum, İng. lomentum.


borazansı, Tepesinde yayık tepsi gibi ayası, altında uzunca bir tüpü bulunan borazana benzer yapı (çiçek), [= hipokırateriform], Lat. hypocrateriformis, İng. hypocrateriform, salver-shaped.


borumsu, Borazana benzeyen, bir ucu genişlemiş, içi boş uzun borumsu yapı, Lat. tubiformis, İng. tubiform, trumpet-shaped.


bostirik, Birbirini takip eden yandalların sürekli olarak bir yöne doğru yönelme-kıvrılma meydana getirdiği monokazyum çiçekdurumu, [= helikoyit talkım, sarmal talkım], Lat. bostryx, İng. bostryx.


boynuzsu, Sert ve sıkı dokulu, kolayca kesilebilen ancak kırılmayan bir yapı, Lat. corneus, İng. horny.


böbreksi, Böbrek şeklinde düzlem, uçları yuvarlak, kalın hilâle benzer, [= reniform], Lat. reniformis, İng. reniform.


böcekle tozlaşan, Tozlaşmanın böcekler yardımıyla oluşması, [= entomofil], Lat. entomohilus, İng. entomophilous.


bölme, Dilimlenmiş ya da parçalara ayrılmış her hangi bir organın herbir parçası, [= segment], Lat. segmentum, İng. segment.


bölmeli kapsül, Herbir karpelin ortadamarı boyunca, bölmelerden yarılarak açılan kapsül meyve tipi, perdeli kapsül ile kıyaslayınız, Lat. capsula loculicidalis, İng. loculicidal capsule.


bölüm, Yumurtalığın tohum taslağını, meyvanın tohumu taşıyan kısmı, [= göz], Lat. loculus, İng. locule, loculus.


buğulu, Donuk su damlacıkları ile kaplı gibi görünen yüzey; çiyliye benzer, ancak çıkıntılar daha donuktur, Lat. pruinosus, İng. pruinose, prinate, frosted.


burkuk, Kendi etrafında dönmüş olan, [= resupinat], Lat. resupinatus, İng. resupinate.


buruşuk, Buruşuk ya da kırışıklarla bezeli yüzey deseni, Lat. rugosus, İng. rugose, wrinkled.


büyük, Parçaları büyük ve oranlı olan, küçükün zıtt, Lat. magnus, İng. great.


büyük spor, Oluşturulan spor iki farklı tipte ise büyük olanı, Lat. macrospora, İng. megaspore.


cılız, Tam olmayan, bazı kısımları gelişmemiş olan, [= zayıf, çelimsiz], Lat. depauperatus, İng. depauperate.


cılız tüylü, Yumuşak dik ve uzunca cılız tüylerle kaplı, [= piloz], Lat. pilosus, İng. pilose.


cilalı, Cilâlanmış gibi parlak görünen yüzey, Lat. laevigatus, politus, İng. polished, glossy.


cüce, Bodur gibi ama daha küçük indirgenmiş bir boyda, Lat. pusillus, perpusillus, İng. very small.


çalı, Toprak seviyesinden itibaren birçok gövdesi bulunan, çok dallı, alçak boylu odunlu bitki, Lat. frutex, İng. bush, shrub.


çalımlı, Daha fazla uzun gibi, Lat. exaltatus, İng. lofty.


çanak, Çiçekte genellikle yeşil renkli olan en dış örtü, [= kaliks], Lat. calyx, İng. calyx.


çanak tüpü, Birleşik çanak yaprakların altta tüp oluşturan kısmı, Lat. , İng. calyx tube.


çanak yaprak, Çiçekte çanağı oluşturan her bir bağımsız parça, [= sepal], Lat. sepalum, İng. sepal.


çanak yapraklar birleşik, Çanakyaprakların alttan itibaren az veya çok kaynaşması, birleşmesi, [= sinsepal], Lat. synsepalus, gamosepalus, İng. synsepalous, gamosepalous.


çanak yapraklar serbest, Bütün çanakyaprakların birbirinden tamamen ayrık ve serbest olması, [= aposepal, polisepal, korisepal], Lat. aposepalus, polysepalus, İng. aposepalous, sepals-free, polysepalous.


çanakdişi, Birleşik çanak yaprakların diş şeklinde olan serbest uç kısımları, Lat. , İng. calyx teeth.


çanakyapraksı, Genellikle taçyaprakların gösterişsiz ve çanakyaprak gibi yeşil renkli olması, [= sepaloyit], Lat. sepaloideus, İng. sepal-like.


çanakyapraksız, Çiçek örtüsünde çanakyaprakların olmaması, [= sepalsiz], Lat. asepalus, İng. asepalous.


çansı, Çıngırak veya çana benzeyen çiçek; alt kısmı (az veya çok) birleşik, yukarı doğru lopların geniş tüpsü bir kısımdan yayılarak açılmış biçimi, [= çıngıraksı, kampanulat], Lat. campanulatus, İng. campanulate, bell-shaped.


çapa tüylü, Çapa biçimli tüylerle kaplı, Lat. glochidiatus, İng. glochidiate.


çapraz döllek, Çiçek tozlarının bir bitkiden başka bir bitkideki dişi organa aktarılması, Lat. allogamus, İng. allogamy.


çapraz tozlaşma, İki farklı birey arasında meydana gelen tozlaşma, Lat. , İng. cross-pollination.


çatal tüylü, İki ucu olan çatalsı tüylerle kaplı, [= bifurkat], Lat. bifurcatus, İng. bifurcate.


çatalsı, Çatallanarak (genellikle ikiye) dallanan, [= furkat], Lat. furcatus, İng. furcate.


çatalsı, Genellikle ikiye çatallanarak gelişen, Lat. dichotomus, İng. dichotomous.


çenek, Tohum içerisindeki embiryonun yaprakları, [= tohum yaprağı, kotiledon], Lat. cotyledon, İng. cotyledon, seed leaf.


çengel dişli, Kenarlar geniş üçgen bölmeli dişli ve dişler geriye tabana doğru yönelmiş, [= geriyeloplu, runsinat], Lat. runcinatus, İng. runcinate.


çengel tüylü, Çengel veya kanca şeklinde kıvrılmış tüylerle kaplı, [= kancalı], Lat. hamotus, hamosus, İng. hamate, hooked.


çentikli, Düzenli olarak derin kesiklerle bölünmüş olma, [= kesik kesik], Lat. incisus, İng. incised.


çevresel pilasentalanma, Tohum taslaklarının yumurtalık duvarına bağlı olması, Lat. placentatione parietali, İng. parietal placentation.


çıbansı, Çıban biçiminde yara izleri ile bezeli desen, Lat. cicatricatus, İng. scarred.


çıplak, Herhangi bir şeyle kaplı olmayan, üzerinde tüy, hav veya ülger olmayan yüzey, Lat. glabratus, nudus, denudatus, İng. glabrous, hairless, naked.


çiçek, Tohumlu bitkilerin üreme organı; erselik, bir eşeyli ya da kısır olabilir, Lat. flos, İng. flower.


çiçek durumu, Bir gövde üzerinde bir veya daha çok çiçeğin diziliş ve kümelenme biçimi, [= çiçek kurulu, çiçek kümesi, infiloresens], Lat. inflorescentia, İng. inflorescence.


çiçek örtüsü, Taç ve çanak yaprak toplulukları, [= periyant], Lat. perianthium, İng. perianth.


çiçek sapı, Herbir çiçeğin sapı; çiçek tabanı ile bitki gövdesini bağlayan genellikle ince silindirik yapı; çiçekdurumu sapı ile kıyaslayınız, [= pedisel], Lat. pedicellus, İng. pedicel.


çiçek tablası, Çiçek parçalarını üzerinde taşıyan yapı; ayrıca Papatyagillerde çiçekdurumunu oluşturan çiçekleri taşıyan tabla, [= resaptakulum, torum], Lat. recaptaculum, İng. receptacle, torus.


çiçekçik, Genellikle şemsiye veya bileşik (papatyamsı) çiçekdurumlarındaki herbir çiçek, Lat. flosculus, İng. floret.


çiçekdurumu sapı, Çiçekdurumunu taşıyan, bitki gövdesine bağlayan genellikle ince silindirik yapı, [= pedünkül], Lat. pedunculus, İng. peduncle.


çiçekörtüsüz, Taç ve çanakyaprakları bulunmayan, Lat. achlamydeus, İng. without perianth.


çiçeksel, Çiçeğe ait, çiçekten çıkan, Lat. floralis, İng. floral.


çift teleksi, Teleksi bölünmüş bir yüzeyin uç kısmının bir çift telekle bitmesi, uç kısımda bazan bir mukro veya sülük olabilir, [= paripinnat], Lat. paripinnatus, İng. paripinnate, even-pinnate.


çift üçlü, İki kere bölünerek bir saptan üç sapçık üzerinde üçer yaprakçık toplamda 9 yaprakçık durumu, [= biternat], Lat. biternatus, İng. biternate.


çiğnenmiş, Ağızda çiğnenmiş görünüşlü deseni olan, Lat. ruminatus, İng. ruminate.


çilli, Nokta veya beneğe benzer çil şeklinde desenli, Lat. punctatus, İng. punctate, dotted.


çimensi, Buğdaygiller (Poaceae) ailesi üyelerine benzer gövdeli, Lat. gramineus, İng. grassy, grass-like.


çiyli, (Parankimanın saydam çıkıntılar oluşturması sonucu) çiy düşmüş gibi görünen yüzey, Lat. roridus, İng. dewy.


çizgili, Çok sayıda çizgi gibi uzun yapılarla bezeli deseni olan, Lat. lineatus, İng. lineate, striate.


çok-bileşik, Dallanmış veya bölünmüş yaprak veya yüzeyler, genellikle öğelerin sekonder sapları başka saplara onlar da ortak tek bir sapa bağlanır, Lat. supracompositus, İng. supradecompound.


çoksıralı, Çok sıralı, Lat. multiseriatus, İng. multseriate.


çokyıllık, Birkaç veya çok uzun yıllar yaşayan ve heryıl meyve verip üreyen bitki, Lat. perennis, İng. perennial.


çomaksı, Çubuk, sopa şeklinde olan, tepeye doğru şişkinleşen, genişleyen şekilde, Lat. clavatus, İng. clavate.


çopur, Çok sayıda iri derince çukurlarla bezeli yüzey, Lat. lacunosus, İng. lacunose.


çotanak, Kayıngiller (Fagaceae) ve Huşgiller`de (Betulaceae) meyvedurumu`nun özel adı, Lat. , İng. .


çubuksu, Çubuk gibi uzun ve ince olan gövdeli, Lat. virgatus, İng. virgate, twiggy.


çukur çukur, Çok sayıda küçük sığ çukurlarla bezeli yüzey, Lat. scrobiculatus, foveolatus, İng. foveolate, pitted.


çürükçül bitki, Çürümekte olan organik maddelerden faydalanarak yaşayan bitki, [= saprofit], Lat. saprophyticus, İng. saprophyte.


dağınık, Dairesel, karşılıklı, üçlü veya almaşlı olmayan düzensiz diziliş, Lat. sparsus, İng. scattered.


dairesel, Dairesel, çember şeklinde olan düzlem, [= orbikular], Lat. orbiculatus, orbicularis, İng. orbicular, orbiculate.


dairesel, Bir düğümde üç ya da daha çok yaprak veya parçanın bulunuşu, [= halkasal, vertisillat], Lat. verticillatus, İng. verticillate, whorled.


dal, Bitkinin yana doğru büyüme ekseni, büyüme eksenin yanlara doğru uzamış her bir parçası, Lat. ramus, İng. branch.


dal-diken, Küçük bir daldan türeyen, kısa sivri odunsu yapı, herhangi bir dalın üzerinden çıkan keskin, sivri, batıcı yapı, Lat. aculeus, İng. thorn, prickle.


dalcıklı, Dalcıkları olan bitkiler, Lat. ramulosus, İng. ramulose.


dallanmamış, Çok az dallı gövdeler, Lat. simplex, İng. simple.


dallı, Çok sayıda dalı olan; ortak bir eksenden dalların düzenli dik açılarla çıkması, Lat. ramosus, brachiatus, İng. brached, brachiate.


dallı, Dalları olan bitkiler, Lat. ramosus, İng. ramose, ramous.


dallı tüylü, Ağaca ya da şamdana benzeyen dallı budaklı tüylerle kaplı yüzey, Lat. , İng. .


damalı, Mozaik veya damalı görünüşlü, Lat. tessellatus, İng. tessellate.


damar, İçinden iletim demetlerinin geçtiği boru, Lat. nervosus, İng. nerves, veins.


damarlı, Çıkıntılı damarları olan, [= kabartılı], Lat. nervosus, nervatus, ostatus, venosus, İng. nerved, ribbed, veined.


damarsız, Damar veya kabartı, çıkıntı yoksa ya da gözükmüyorsa, Lat. nullinervis, enervis, İng. nulli-nerved, nerveless, veinless.


damla benekli, Damla şeklinde lekeli deseni olan, Lat. guttatus, İng. guttate.


dane, Üstdurumlu bir yumurtalıktan oluşan, tohum örtüsü ile tohum kabuğunun kaynaşmış olduğu, tek tohumlu açılmayan, küçük kuru meyve, Lat. caryopsis, İng. caryopsis, grain.


daralan, Kenarları tedricen tabana doğru daralan, [= angustat, attenüat], Lat. angustatus, attenuatus, İng. angustate, attenuate, tapering.


dekussat, Birbirine dik, zıt çiftler halinde dizilmiş, Lat. decussatus, İng. decussate.


dekürent, Bir şeyin bağlanma noktasından aşağı doğru uzaması; yaprak tabanından gövde üzerine doğru uzanan yaprak ayası gibi, Lat. decurrens, decursivus, İng. decurrent.


delik deşik, Çok sayıda deliksi yapı ile bezenmiş deseni olan, [= poroz], Lat. porosus, İng. porous.


delikli kapsül, Tohumlarını deliklerle dışarıya atan kapsül, [= porisit kapsül], Lat. capsula poricidalis, İng. poricidal capsule.


demetsi, Birçok benzer şeyin ortak bir noktadan çıkması, [= deste, bağlam], Lat. fasciculatus, İng. fascicled.


derimsi, Karayemişin yaprağına benzer biçimde deri gibi bir yapıda olan, Lat. coriaceus, İng. coriaceous, leathery.


derin, Lâtincede sectus, İngilizcede sect sonekinin karşılığı: palmatisectus = derin elsi gibi, Lat. -sectus, İng. -sect.


derin elsi, El biçiminde bölünmüş, bölünme derinliği fazla, ama orta damara varmamış, [= palmatisek], Lat. palmatisectus, İng. palmatisect.


derin girintili, Uç kısmın ortasında derin girinti ile biten, [= emarginat], Lat. emarginatus, İng. emarginate.


derin kesikli, Kenarın derin, düzgün kesilmiş gibi girintilerle bezenmesi derin kesiklide girintiler kesik kesikden daha derindir, [= lasiniyat], Lat. laciniatus, İng. laciniate.


derin teleksi, Hemen hemen orta damara kadar derin bölünmüş, teleksi düzlem yaprak, [= pinnatisek], Lat. pinnatisectus, İng. pinnatisect.


dev, Uzun, sağlam ve gövdesi oranlı, Lat. giganteus, İng. gigantic.


dış tepal, Çoğu gösterişli birçeneklide, çiçek dış halkasını oluşturan tepaller, Lat. , İng. outer tepall, fall.


dışadönük, Tutunduğu eksenden dışarı doğru, dışarıya yönelik; erkek organların açılan yüzeyinin dışarıya yönelik olması, içedönük ile karşılaştır, Lat. extrorsus, anticus, İng. turned outwards, extrorse.


dışkavuz, Buğdaygillerde (Poaceae) çiçekdurumunun dip kısmında, çiçeği destekleyen genellikle biri altta biri üstte iki tane olan özelleşmiş bırakte, [= guluma], Lat. gluma, İng. glume.


didinam, Çiçeğin ikisi uzun ikisi kısa dört erkek organının bulunması, Lat. didynamus, İng. didynamous.


dik, Yatay ve eğik olmayan, dik olarak yükselen, Lat. erectus, arrectus, İng. erect.


dikazyum, Büyümenin iki yan dalla devam ettiği talkım çiçekdurumu, Lat. dichasium, İng. dichasium.


dikçe, Hemen hemen dik şekilde yükselen, Lat. suberectus, İng. suberect.


dikdörtgensi, Köşeleri yuvarlak dikdörtgen biçiminde, [= oblong], Lat. oblongus, İng. oblong.


diken, Bazı bitkilerin dal, yaprak, mevya gibi bölümlerinde bulunan sert, ucu sivri, batıcı çıkıntıların herbiri, Lat. spina, İng. spine.


diken diken, Çok sayıda dikensi yapıyla kaplı yüzey, [= sipinoz], Lat. spinosus, İng. spinose, spiny.


dikencikli, Çok sayıda küçük veya kısa dikenciklerle kaplı yüzey, [= sipinüloz], Lat. spinulosus, İng. spinulose.


dikenli, Kalın dikenlerle kaplı yüzey, Lat. aculeatus, İng. aculeate.


dikensiz, Diken şeklinde çıkıntısı olmayan yüzey, Lat. inermis, İng. unarmed.


dikey, Başladığı zemine dik açı oluşturarak yönlenen, Lat. verticalis, perpendicularis, İng. vertical, perpendicular.


dikişizi, Bir organın kısımlarının bitişme çizgisi; çoğu zaman da açılma çizgisi, [= sütür], Lat. sutura, commisura, İng. suture, commisure.


dil, Buğdaygiller (Poaceae) ailesinde yaprakta kın ve ayanın birleştiği yerdeki uzantı, [= ligula], Lat. ligula, İng. ligule.


dilimli, Derin şekilde bölmelere, parçalara ayrılmış, Lat. dissectus, İng. dissected.


dilsi, Dil şeklinde, dile benzer, Lat. linguatus, İng. linguate.


dilsi çiçek, Papatyagillerde (Asteraceae) bütün taçyapraklarının birleşerek küçük bir dil şeklini aldığı çiçek, [= ligulat çiçek], Lat. flos ligulatus, İng. ligulate flower.


dirsekli, Dirseğe (dize) benzer şekilde kıvrık; gövde tabanda dirsek yaparak yükselir, [= dizsi, genikulat], Lat. geniculatus, İng. geniculate.


distih, Nesnelerin iki sıra halinde karşılıklı dizilişi, [= ikili diziliş], Lat. distichus, bifarius, İng. distichous.


dişçikli, Kenarın üçgen biçimli küçük dişlerle sık şekilde bezenmesi, [= dentikulat], Lat. denticulatus, İng. denticulate.


dişi çiçek, Sadece dişi organı verimli olan çiçek, erkek çiçekle kıyasla, [= pistilat çiçek], Lat. femineus, İng. female flower, pistillate flower.


dişi organ, İçinde tohum taslaklarının geliştiği üreme organı, [= pistil], Lat. pistillum, İng. pistil.


dişli, Kenarın üçgen biçimli dişlerle bezenmesi; diş açıları 90 derecedir, [= dentat], Lat. dentatus, İng. dentate, toothed.


dişli kapsül, Üst kısmında bulunan diş şeklindeki küçük kapaklarla açılan kapsül, [= dentisit kapsül], Lat. capsula denticidalis, İng. denticidal capsule.


divergent, Birbirinden uzaklaşan, dışa yönelen, Lat. divergens, İng. divergent.


diyadelfus, Erkek organların iki küme halinde bulunması ya da bir tanesi serbest diğerlerinin bitişik olması; Baklagiller (Fabaceae) ailesinde görülür, Lat. diadelphus, İng. diadelphous.


doğru , Dalgalı veya eğik olmayan, [= düz], Lat. rectus, İng. straight.


dolgun, Sık olarak bir araya toplanmış, Lat. compactus, İng. compact.


donuk, Parlakın zıttı; parlak olmayan düzgün yüzey, [= mati opak], Lat. opacus, impolitus, İng. opaque.


dorsientral, Sırt ve karın doğrultusunda, Lat. dorsiventralis, İng. dorsiventral.


dosdoğru, Hiç bir biçimde dalgalı veya eğik olmayan, [= dümdüz], Lat. strictus, İng. very straight.


dökülücü, (Mevsimin) sonunda düşen, Lat. deciduus, İng. deciduous.


döllenme, Çiçek tozunun dişi organa taşınıp gametlerin birleşmesi, Lat. fecundatio, İng. fertilisation.


dört köşeli, Gövdesi dört köşeli olan bitkiler, örneğin Ballıbabagiller (Lamiaceae) ailesinin çoğu, Lat. quadrangular, İng. four-angled, tetragonal.


duble bileşik, Dallanmış veya bölünmüş yaprak veya yüzeyler, genellikle öğelerin sapı başka bir ortak sapa bağlanır, Lat. decompositus, İng. decompound.


duble dişli, Kenardaki üçgen biçimli dişlerin tekrar üçgen dişlerle bezeli olması, Lat. duplicato-dentatus, İng. double-dentate, bidentate.


duble testere dişli, Testere dişlerin tekrar dişli olması, Lat. duplicato-serratus, İng. biserrate.


dudak, Bazı çiçeklerde taç loplarının birleşmesiyle oluşturduğu dudak biçimli yapılar, [= labellum], Lat. labellum, İng. labellum, lip.


dudaklı, Çiçek örtüsünün dudak şeklinde kısımları olması, Lat. labiatus, İng. labiate, lipped.


duruş, Bitkinin genel görünüşü, dış görünüş, [= büyüme biçimi], Lat. habitus, İng. habit, manner of growth.


düğüm, Bitki gövdelerinden yaprakların çıktığı düğüm yerleri; ağaçlarda, tomurcuğun sürgüne bağlandığı yer, Lat. nodus, İng. node.


düğümlerarası, İki düğüm, nod arasındaki sürgün parçası, Lat. internodium, İng. internode.


dümdüz, Kenarın herhangi bir diş veya benzeri girinti-çıkıntısının olmaması, tamamen düz, tam kenarlı, Lat. integer, İng. entire.


dürülmüş, İki ayrı yaprağın (düzlemin) biri tamamen diğerinin üzerine sarılmış, [= konvolüt], Lat. convolutiva, convoluta, convolutus, İng. convolute.


düşücü, Vaktinden önce, erkenden düşen, dökülen, [= erken dökülücü], Lat. caducus, fugax, İng. caducous, fugacious.


düz, Yüzeyinde girinti çıkıntı olmayan; kıvrımlı, eğik veya engebeli olmayan, Lat. planum, İng. plane.


düzgün, Tüyü olmayan yüzey; bkz.: çıplak, Lat. glaber, İng. smooth.


efemeral, Kısa ömürlü bitki, ilkbahar başında çiçek açıp meyve ve tohum bağladıktan sonra yaz gelmeden ölen biryıllık bitki; bölgede geçici olarak rastlanan bitki, Lat. ephemerus, İng. ephemeral.


eğri büğrü, Düzensiz biçimde yer yer eğrilmiş veya bükülmüş, Lat. tortuosus, İng. tortuous.


ehrami, Bütün parçaların çıktıktan sonra yukarı doğru hemen hemen birbirlerine paralel olarak gelişmesi, ör: mezarlık servisi, [= fastigiyat], Lat. fastigiatus, İng. fastigiate.


ek (kök, tomurcuk), Normal olarak bulunması gereken yerler dışındaki bir yerde oluşan kökler. Ana kök sistemi dışında gelişen yan kökler; kök dışındaki organlardan gelişen yan kökler; tomurcuğun normal olarak bulunması gereken yerler dışındaki bir yerde meydana gelen tomurcuklar, Lat. adventitius, İng. adventitious.


ekçanak, Çanağın genelikle üstünde olan küçük çıkıntı benzeri sekonder bırakteler, [= epikaliks], Lat. epicalyx, İng. apicalyx.


eklemli, Bir kısmın diğerine bir eklem, mafsal yoluyla bağlanması, [= mafsallı], Lat. articulatus, İng. articulated, jointed.


eksen, Bir organı iki eşit parçaya bölen gerçek ya da hayali çizgi; bu bazen gövdedir, bazen ortadamar, Lat. axis, rachis, İng. axis, rachis.


eksenden pilasentalanma, Tohum taslaklarının yumurtalık orta ekseni üzerine bağlı olması, Lat. placentatione axiali, İng. axile placentation.


ekzokarp, Meyve kabuğunun (perikarp) en dış tabakası, Lat. exocarpium, İng. exocarp.


eliptik, Elips biçiminde düzlem, Lat. ellipticus, İng. elliptic, elliptical.


elmamsı, Yumurtalık çiçek tablası içine gömülü olduğu orta durumlu çiçeklerden çiçek tablasının etlenerek meydana getirdiği yalancı meyve; etli çiçek tablası iç kısımdaki gerçek meyvayı sarar, Lat. pomum, İng. pome.


elsi, El biçiminde bölünmüş, bölmeler serbest, ayrı birer parça gibi, [= palmat], Lat. palmatus, İng. palmate.


elsi damarlanma, Yan damarların elsi şekilde orta damardan çıkmas, Lat. palminervis, İng. palmi-nerved.


elsi loplu, Yaprak el gibi beş loplu; Botanical Latinde palmat olarak bu tarif edilir , Lat. palmatilobatus, İng. palmatilobate.


embiryo, Yumurta hücresinin siperm çekirdeği tarafından döllenmesi ile oluşan tohum içerisindeki bitki taslağı, [= embryo], Lat. embryo, İng. embryo.


embiryo kesesi, Döllenmemiş tohum taslağının içindeki yumurta hücresinin bulunduğu yapı, Lat. , İng. embryo sac.


emeç, Parazit bitkinin anaç bitkiden besin emebilmek için anaç bitki içine uzattığı kökçükler, Lat. haustorium, İng. haustorium.


emergens, Epidermisin altındaki dokulardan kökenlenen çıkıntı veya uzantılar, Lat. emergens, İng. emergens.


en uçtaki, En sondaki, Lat. extermum, İng. ultimate.


endokarp, Meyve kabuğunun (perikarp) en iç tabakası, Lat. endocarpium, İng. endocarp.


enine, Bir şeyin (organın) bir yanından karşı yanına doğru olan, Lat. transversalis, transversus, transversarius, İng. transverse, transversely.


epifit, Başka bir bitki üzerinde, organik bağı olmadan, ondan besin almaksızın yaşayan bitki, Lat. epiphyticus, İng. epiphyte.


epipetal, Taç yaprak üzerine bağlı olma (genellikle erkek organlar için kullanılır), Lat. epipetalus, İng. epipetalous.


ergin, Gençlik dönemini tamamlayıp erginleşmiş, olgunlaşmış çağda olan odunlu veya otsu bitki, [= yetişkin, olgun], Lat. adultus, maturus, İng. adult, mature.


erikçik, Küçük eriksi meyvaların bir araya geldiği bileşik meyvaların her bir parçası, Lat. drupeola, İng. druplet.


eriksi, Ekzokarpı ve mezokarpı etlenmiş, endokarpı odunlaşmış, içinde bir tohum taşıyan meyve, [= durupa], Lat. drupa, İng. drupe.


erkek çiçek, Sadece erkek organı verimli olan çiçek, dişi çiçekle kıyasla, [= sitaminat çiçek], Lat. mascula, masculus, İng. male flower, staminate flower.


erkek organ, Çiçeklerde, çiçektozu üreten erkek üreme organı, [= sitamen, ercik, etamin], Lat. stamen, İng. stamen.


erselik, Aynı çiçeğin verimli (doğurgan) hem erkek hem de dişi organı olması, [= erdişi, hermafrodit, monoklin], Lat. hermaphroditus, İng. hermaphrodite, bisexual, hermaphroditic.


esmerimsi, Kirli, esmer renkte olan, Lat. sordidus, İng. sordid.


eşeysiz üreme, Erkek ve dişi gamet birleşimi olmadan her türlü üreme biçimi, (bkz. apogami, apomiksi, partenokarpik), [= apogami, aseksüel üreme], Lat. agamicus, asexualis, İng. asexual, apogamy.


etli, Çok sulu, şişkin ve etli yapıda olan, [= sukkulent], Lat. succulentus, carnosus, İng. succulent, fleshy.


etobur bitki, Üzerine konan çoğu böcek hayvanı yakalayıp sindirerek yiyen bitki, [= etçil, böcekkapan, insektivor], Lat. insectivorus, İng. insect-eating.


eyersi, Eyere benzeyen şekilde olan, Lat. selliformis, İng. selliform.


fıçımsı, Meyveleri fıçı şeklinde gelişen, Lat. cupiformis, İng. barrel-shaped.


fındıkçık, Küçük fındıksı meyve, [= nukula], Lat. nucula, İng. nutlet.


fındıksı, Meyve kabuğu sertleşmiş, içinde serbest tek tohumlu açılmayan kuru meyve, Lat. nux, İng. nut.


fırfırlı, Kenarın dalgalı bir yapıda olması, [= ondüleli], Lat. undulatus, İng. undulate.


fıront, Yaprağa benzeyen, genellikle üreme yapılarını da taşıyan tallus veya yapraksı bir organ, [= Eğrelti yaprağı], Lat. frons, İng. frond.


fide, Tohumun çimlenmesi ile oluşan genç bitki, Lat. plantula, İng. seedling.


filari, Papatyagillerde çiçekdurumunu saran bıraktelerin oluşturduğu yapıdaki herbir bırakte, Lat. phyllarium, İng. phyllary.


filiz, Tohumdan çıkan yeni uçlar, yeni çıkan sürgün, Lat. turio, İng. turion.


fincansı, Fincan şeklinde olan, Lat. cupullatus, İng. cup-shaped.


folikül, Bir karpelli, bir gözlü, karpelin dikişi boyunca açılan kuru meyve, Lat. folliculus, İng. follicle.


gagalı, Gaga gibi çıkıntı ile biten, Lat. rostratus, İng. rostrate, beaked.


gamet, Mayoz bölünme sonucu oluşan üreme hücresi, [= eşey hücresi, siperma], Lat. gameta, İng. gamete.


gametangiyum, Gametleri oluşturan kese, erkek gametangiyum (Tohumlu Bitkilerde, çiçek tozu tüpü), dişi gametangiyum (Tohumlu Bitkilerde, embiryo kesesi), Lat. gametangio, İng. gametangium.


gece çiçeklenen, Gece olduğunda çiçeklerini açıp tozlaşan türler, [= noktürnal], Lat. nocturnus, İng. nocturnal.


geç çiçeklenen, Çiçekler yapraklar tamamen geliştikten sonra açarlar, Lat. serotinus, İng. serotinous.


genç, Henüz erginleşmemiş, olgunlaşmamış çağda olan odunlu veya otsu bitki, ermemiş, yetişmemiş, [= ham, ergen], Lat. juvenalis, juvenilis, juvenis, İng. youthful, juvenile.


genişlemiş, Normalden daha genişlemiş olan, Lat. dilalatus, İng. dilated.


geokarpik, Hem toprak üzerinde hem de toprak altında iki çeşit meyve veren, Lat. geocarpus, İng. geocarpic.


geri yatan, Dikeyden az veya çok geriye doğru yatan, [= deklinat], Lat. reclinatus, declinatus, inclinatus, İng. reclining, inclining.


geriye dönük, Bulunduğu gövdenin tepesinin zıttı yönde geriye veya aşağıya yönelik olan, Lat. retrorsus, İng. retrorse.


geriye kıvrık, Aniden dışa, geriye doğru kıvrılmış; yersomunu (Cyclamen) taçyapraklarındaki gibi, [= reflex], Lat. reflexus, recurvus, refractus, retroflexus, retrocurvus, İng. reflexed, recurved.


gevrek, Sert, ince ve kırılgan bir örtü yapısında olan, [= kırılgan], Lat. crustaceus, fragilis, İng. crustaceous, fragile, brittle.


gevşek, Birçok bitkinin özü gibi yumuşak hücresel dokusu olan, Lat. laxus, İng. lax, loose.


ginobazik sitilus, Sitilusun yumurtalığın tabanından çıkması, Hodangiller (Boraginaceae) ve Ballıbabagiller (Lamiaceae) ailelerinde olduğu gibi, Lat. stylus gynobasicus, İng. gynobasic style.


ginodioyik, Bir türdeki bazı bireylerin sadece dişi çiçeğinin olması, buna karşılık diğer bireylerin erselik çiçeklerinin olması durumu, Lat. gynodioecius, İng. gynodioecious.


ginokeum, Çiçekte dişi organlar kümesi, Lat. gynoecium, İng. gynoecium.


göbekli, Bir tarafın asimetrik biçimde şişkinleşmesi ya da genişlemesi, [= ventrikoz], Lat. ventricosus, İng. ventricose.


gövde, Bitkinin dal, yaprak ve üreme organlarını taşıyan otsu veya odunsu organ, Lat. caulis, İng. stem.


gövdeden çiçekli, Çiçekleri odunlu gövde veya yaşlı dallar üzerinde gelişen bitkiler, erguvan (Cercis siliquastrum) gibi, [= kavlifilori], Lat. cauliflorus, İng. cauliflorous.


gövdeli, Gövdesi olan bitkiler, Lat. caulescence, İng. caulescent.


gövdesel, Gövdeden çıkan, Lat. caulinus, İng. cauline.


gövdesel, Gövde ile ilgili, gövdeye bağlı olan, [= kaulin], Lat. caulinus, İng. cauline.


gövdesiz, Gövdesi olmayan, [= akaulesent], Lat. acaulescens, acaulis, İng. acaulescent, stemless.


gövdeyi kısmen saran, Tabanı gövdeyi kısmen saran, Lat. semiamplexicaulis, İng. semi-amplexicaule.


gövdeyi saran, Tabanı gövdeyi saran; sadece gövdeler için kullanılır, Lat. amplexicaulis, İng. amplexicaule.


gündüz açılan, Gün ışığında çiçeklenen, [= diurnal], Lat. diurnus, İng. diurnal.


güzün çiçeklenen, Güz aylarında çiçeklenen bitkiler, [= sonbaharda çiçeklenen, otomnal], Lat. autumnalis, İng. autumnal.


halka, Genellikle çiçek örtüsüne ait üyelerde meydana gelen halkavari şişkinlik, kalınlaşma, tüy halkası gibi yapı; bazı soğanların tunikasının alt kısmında bulunan halkavari yapı, [= annulus], Lat. annulus, İng. ring.


halkalı, Halka biçiminde çıkıntılı veya çukur bir yapı ile çevrilmiş şey, [= yüzüklü, annulat], Lat. annulatus, İng. annulate, ringed.


hamdüşen, (Genellikle üreme organlarının) gelişmemesi, körelmesi ya da olgunlaşmadan düşmesi, [= gelişmemiş, kısır, verimsiz, olgunlaşmadan düşen], Lat. abortivus, rudimentalis, rudimentarius, sterilis, İng. abortive, rudimentary, sterile.


havlı, İnce ve kısa tüylerle kaplı (havlu gibi), [= pübesent], Lat. pubescens, İng. pubescent, downy.


helezoni, Yay benzeri sarılan, şişe mantarı açacağına benzeyen, Lat. spiralis, anfractuosus, İng. spiral.


hemitrop tohumtaslağı, Tohum taslağının yatık gözükmesi, sap mikropil açıklığına dik açı ile taslağın ortasına yakın bir yerden bağlanmıştır, [= yatık tohumtaslağı], Lat. hemitropus, İng. hemitropous ovule.


herdem yeşil, Birkaç yıl boyunca kışın da yeşil kalan veya uzun süre olduğu gibi kalan, Lat. sempervirens, İng. evergreen.


heterofili, Bitkinin değişik şekilli ve yapılı yaprakları olması, Lat. heterophyllus, İng. heterophyly.


heterofili, Aynı bitki üzerinde verimli ve verimsiz yaprakların farklı şekillerde olması, Lat. heterophyllus, İng. heterophyllous.


heterositil, Sitilusların farklı biçim ve boyda olması, Lat. heterostylus, İng. heterostylous.


hiç dallanmamış, Hiç dallanmamış gövdeler, Lat. simplicissimus, İng. unbranched, quite-simple.


hilâlsi, Ayça, hilâl şeklinde olan, Lat. lunatus, İng. lunate, crescent-shaped.


hilâlsi, Ayça, hilâl şeklinde, Lat. lunatus, İng. lunate, crescent-shaped.


hilum, Tohum taslağının ya da tohumun sapına bağlandığı yer; tohum düştükten sonra bu yerin tohum üzerinde kalan izi, [= tohum göbeği], Lat. hilum, İng. hilum.


hipantiyum, Orta durumlu yumurtalığı olan bir çiçekte yayık veya çukur şeklindeki çiçek tablası, Lat. hypanthium, İng. hypanthium.


histerantus, Çiçek ve yaprakların farklı zamanda gelişmesi, Lat. hysteranthus, İng. hysteranthous.


hörgüçlü, Yapının bir tarafının kambur ya da hörgüç şeklinde şişkin olması, [= kamburlu], Lat. gibbosus, İng. gibbous.


hunimsi, Yapının (çiçeğin) dar bir tabandan başlayarak yukarı doğru tedricen genişleyerek huni şeklinde olması, [= infundibular], Lat. infundibularis, İng. infundibular, funnel-shaped.


ışınsal, Merkezden çevreye yarıçap yönünde ilerleyen, Lat. radiatus, İng. radiate.


ıtırlı, Hoşkokulu bitkiler; koku ve tat maddesi olma potansiyeline sahip bitkiler, [= aromatik, aromalı], Lat. aromaticus, İng. aromatic.


ızgaralı, Hücre duvarlarının belirgin, içeriğinin soluk olmasıyla ızgaraya benzer deseni olan, Lat. clathratus, İng. clathrate.


ızgaramsı dallı, Izgara kafes şeklinde parankimasını yitirmiş, sadece damarlardan ibaret bir yaprak gibi uçları birleşen yapı, [= kansellat], Lat. cancellatus, İng. cancellate, clathrate.


ibik, Bazı çiçek parçalarında oluşan düzensiz çıkıntılı ikincil yapı, Lat. crista, İng. crest.


ibikli, Düzensiz bir çıkıntısı olan, miğferin üstündeki çıkıntı gibi, Lat. cristatus, İng. crested.


ibreli, İbremsi, iğne biçiminde yaprakları olan bitkiler (genellikle ibre/iğne yapraklı Açıktohumluları anlatmak için kullanılır), Lat. , İng. .


içbükey, Düzgün biçimde ortası çukur kenarları çıkık olan, Lat. concavus, İng. concave.


içe dürülmüş, Bir düzlemin (yaprağın) iki kenarından biri içine kıvrılmış ve diğeri de tamamen diğer yarının üzerine sarılmış; dürülmüş ile kıyaslayınız, Lat. supervolutiva, İng. supervolute.


içe katlanmış, Çoklu düzlemlerin (yaprakların) her birinin kenarları içe doğru katlanır ve bu kenarların dış yüzeyleri herhangi bir kıvrılma yapmaksızın birbirine değer, Lat. induplicativa, İng. induplicate.


içe kıvrık, Yaprakların kenarlarının içeri doğru kıvrık olması, Lat. volutus, İng. inrolled.


içedönük, Tutunduğu eksene doğru, içeriye yönelik; erkek organların açılan yüzeyinin içe dönük olması; dışadönük ile karşılaştır, Lat. introrsus, posticus, İng. turned inwards, introrse.


içektozu, Erkek üreme hücresi, çiçek tozu, [= polen], Lat. pollen, İng. pollen.


içiboş, İçi boş silindir şeklinde; ama iki ucu kapalı olan, Lat. fistulosus, İng. fistulose, hollow.


içkavuz, Buğdaygillerde (Poaceae) başakçıklarda çiçeği dıştan saran yapı, [= lemma], Lat. lemma, İng. lemma.


içkin, Erkek organların taç boğazının, korollanın içinde kalması, dışarıya çıkmaması ve dışardan gözükmemesi, Lat. stamina inclusa, İng. stamens included.


içteki, Organların birbirlerine göre içte kalan kısmı, Lat. interior, İng. inner.


iğnemsi, İbreye veya iğneye benzeyen, dar bir tabandan çok ince bir uca doğru incelen biçimi olan, [= ibremsi, aseroz, asikulat], Lat. acerosus, aciculatus, İng. acerose, aciculate.


iki biçimli, Aynı bitki üzerinde aynı organ ya da yapının birbirinden iki farklı yapıda veya biçimde olması, [= dimorfik], Lat. dimorphus, İng. dimorphic.


iki evcikli, Erkek ve dişi çiçeklerin ayrı ayrı bireyler üzerinde bulunması, bitki erkek veya dişidir, [= diyoyik], Lat. dioecius, dioicius, İng. dioecious, dioicous.


iki renkli, İki ayrı yüzeyi farklı renkte olan, Lat. bicolor, dichrous, İng. bilcolored, discolorous.


iki sıralı, İki sıra üzerine dizili, Lat. biseriatus, İng. biseriate.


iki teleksi, Yüzeyin iki kere katman halinde telek biçiminde bölünmesi, parçacıklar serbest ve bağımsız gibi gözükür, [= bipinnat], Lat. bipinnatus, İng. bipinnate.


iki yaprakçıklı, Ortak sapa bağlanan öğeler yaprakçıklar bir çift; yaprak iki ast yaprakçıklı, Lat. bifoliatus, binatus, İng. bifoliate.


ikidişli, İki tane dişi olan, Lat. bidentatus, İng. bidentate.


ikiloplu, İki loplu düzlem aya, [= bilobat], Lat. bilobatus, İng. bilobed.


ikiyıllık, Yaşam döngüsünü iki yılda tamamlayan bitki, birinci yıl vejetatif kısımlar, ikinci yıl üretken kısımlar oluşur, Lat. biennis, İng. biannual.


ikiz, Çifter, ya da ikiz olarak büyüyen, [= didimus], Lat. geminatus, duplicatus, didymus, İng. geminate, pair, didymous.


inatçı, Bütün kısımlar tamamen olgunlaşana kadar dökülmeyen, [= kalıcı], Lat. persistens, İng. persistent.


ince dal, Dallanma sistemindeki son bölünmede ortaya çıkan ince dallar, Lat. ramulus, İng. brachlet.


ince pürüzlü, Daha ince, sert ve kısa çıkıntı ve pürüzlerle kaplı yüzey (pürüzlüde çıkıntılar daha kaba dokunma hissi verir), Lat. scabridulus, İng. scabridulous.


ince uçlu, Sert bir uca doğru yavaşça daralan, incelen, [= kuspidat, incelici], Lat. cuspidatus, İng. cuspidate.


induzyum, Spor keselerini gençken örten, üstderi uzantısı olan zarımsı yapı, Lat. indusium, İng. indusium.


involukrum, Bıraktelerin bir araya gelerek, çiçekdurum etrafında oluşturduğu yapı, Lat. involucrum, İng. involucre.


involusel, Küçük bırakte topluluğu, Lat. involucellum, İng. involucel.


ipeksi, Uzun, düzgün, parlak yatık yumuşak tüylerle kaplı yüzey, Lat. sericeus, İng. sericeous, silky.


iplikçik, Çiçekte erkek organdaki anteri taşıyan iplik benzeri sap, [= filament], Lat. filum, filamentum, İng. filament.


ipliksi, İplik şeklinde çok ince, [= filiform], Lat. filiformis, İng. filiform.


kaba pürüzlü, Çok sayıda sivri çıkıntı ile bezeli desen, Lat. muricatus, İng. muricate.


kaba tüylü, Sık, kısa, kalınca, dokunulduğunda kaba biçimde hissedilen tüylerle kaplı, Lat. tomentosus, İng. tomentose.


kabarcık, Kök üzerindeki düğümler, yumrucuklar, [= nodül], Lat. nodulus, İng. nodule, tubercule.


kabarcıklı, Kabarcık veya fiske şeklinde yapılarla bezenmiş desen, [= fiskeli, pustulât], Lat. pustulatus, İng. pustulate.


kabarık çizgili, Çizgili gibi, ama çizgilerin kabarık, çıkıntılı olması, [= sırtlı], Lat. porcatus, İng. ridged.


kabuklu, Dışı içinden sert yapıda olan, [= kaplı, kaplanmış], Lat. corticatus, İng. coated.


kabzalı, Genellikle iki kısımlı olup, alt kısmın tutamak, kabza biçiminde olması; örneğin bazı süsen (Iris) ve turnagagası (Geranium) taçyapraklarının alt bölümü, Lat. unguiculatus, İng. unguiculate, clawed.


kadehsi, Yapının (çiçek örtüsünün) yanardağ ağzı gibi veya kadeh gibi olması, Lat. crateriformis, İng. goblet-shaped.


kadifemsi, Kadifeye benzer şekilde tüy şekli, [= kadife tüylü], Lat. velutinus, İng. velutinous, velvety.


kâğıtsı, Saydam olmayan, kâğıda benzer yapıda olan, Lat. papyraceus, chartaceus, İng. papyraceous, papery.


kalabalık, Sık olarak bir araya toplanmış, [= yoğun, sıkışık], Lat. confertus, congestus, İng. conferted, crowded, congested.


kalıcı, Kısımları olgunlaşmadan solan veya kuruyan dökülmeyen, Lat. marcescens, İng. withering.


kalınlaşmış, Normalinin üzerinde şişkinleşmiş ve kalınlaşmış yapı, Lat. incrassatus, İng. incrassate.


kalkansı, Bir yüzey ve ortasında yükselen alçak tümsekçik biçimi (bir kalkan ve ortasındaki tümsek gibi), Lat. umbonatus, İng. umbonate, bossed.


kalkansı, Kalkan gibi sapı ortadan bağlı olan, [= peltat], Lat. peltatus, umblicatus, İng. peltate, umbilicate.


kamamsı, Tabanı kama şeklinde daralarak biten, [= küneat], Lat. cuneatus, İng. cuneate.


kampilotrop tohumtaslağı, Tohum taslağının eksenine göre 90° dönmüş olması, [= kıvrık tohumtaslağı], Lat. campylotropus, İng. campylotropous ovule.


kamtodrom damarlanma, Geniş bir ayada, orta (ana) damardan çıkan yan damarların paralel olduğu ve yan damarlar arasında bazı ara bağlantıların olduğu damarlanma, [= geniş paralel damarlanma], Lat. campylodromus, camptodrornus, İng. lavender.


kanatçık, Baklagil çiçeğinde karşılıklı iki taç yaprak, Lat. ala, İng. wing.


kanatlı, Gövdesinde kanatlar olan bitki, Lat. alatus, İng. alate, winged.


kanatlı fındık, Fındıksı meyvaların kanatlı olanı, [= samara], Lat. samara, İng. samara.


kapak, Kapaklı kapsül meyvelerde, tohumların çıkması için olgunlukta açılan kısım, [= valf, operkülüm], Lat. operculum, valva, İng. operculum, valve.


kapaklı kapsül, Kapsül meyvenin daire biçimli ortadan ya da üst kısımdan düşen bir kapakla açılan çeşidi, Lat. capsula circumcirca, İng. circumscissile capsule.


kapalı meyve, Olgunlaştığında açılmayıp kapalı kalarak tohumları içerde tutan meyve, [= indehisent], Lat. indehiscentia, İng. indehiscence.


kapçık, Buğdaygillerde (Poaceae) başakçıklarda çiçeği içten örten genellikle zarsı yapı, [= paleya], Lat. palea, İng. palea.


kapçık, lt durumlu yumurtalıktan gelişmiş, küçük, kuru, açılmayan, bir karpelli ve bir tohumlu meyve; tohum meyve duvarına zayıfça, tek bir noktadan bağlanmıştır, [= aken, sipsela], Lat. achenium, cypsela, İng. achene, cypsela.


kapitulum, Gövdenin kalınlaşıp bir tabla halini aldığı ve tabla üzerinde çok sayıda sapsız çiçeğin bulunduğu çiçekdurumu, [= kömeç, tepe, kelle], Lat. capitulum, İng. head.


kapsül, İki veya daha fazla karpelden oluşan açılan kuru meyve, Lat. capsula, İng. capsule.


karasal, Karada, yerde veya toprakta yaşayan, Lat. terrestris, İng. terrestrial.


karışık, Birbirinin içine girip düzensiz biçimde karışmış, kökler gibi, Lat. intricatus, İng. intricate, entangled.


karpel, Dişi organın içinde tohum taslaklarını taşıyan bölümlerden her biri; bir karpelli dişi organda karpel dişi organın kendisidir, Lat. carpellum, İng. carpel.


karpofor, Meyva sapı; özellikle Maydanozgillerde (Apiaceae) yarılan meyvalardaki merikarpların herbir sapı, Lat. carpophorum, İng. carpohore.


karşılıklı, Aynı düzlem üzerindeki bazı yapıların, yapraklar ve dalların birbirlerine zıt duruşu; almaşlı ve dekussat ile karşılaştır, Lat. oppositus, İng. opposite.


karşısında, Bir şeyin tam karşısında olma (almaşlı olmayan) durumu, Lat. anti-, İng. anti-.


karuncula, Tohum yüzeyindeki ibiğe benzer etli küçük bir yapı, Lat. caruncla, İng. caruncle.


kaşıksı, Kaşık, sıpatül şeklinde, Lat. spatulatus, İng. spatulate.


katlanma, Yaprakların ve çiçek kısımlarının (çanak ve taç yapraklar) açılmadan önceki, yani tomurcuk içindeki katlanma biçimi (Lâtincede çiçek kısımlarının katlanma biçimi için aestivatio; praefloratio, yapraklar için vernatio; praefoliatio kullanılır. Esasen farklı organların katlanmalarını betimleyen sözcükler farklı değildir. Türkçede durumu en güzel karşılayan sözcük katlanmadır), [= estivasyon, vernasyon], Lat. vernatio, aestivatio, praefoliatio, praefloratio, İng. vernation, aestivation, praefoliation, praefloration.


katmerli, Çiçek örtüsünün, genellikle taçyaprakların, alışılmışın dışında fazla sayıda olması, Lat. duplicatus, İng. doubled.


kayasever, Kayalık, taşlık yerlerde yetişen, Lat. saxatilis, İng. saxatile.


kayıkçık, Baklagil çiçeğinde alt iki taç yaprağın birleşmesi ile oluşan kayık şeklindeki taçyaprak, Lat. carina, İng. keel.


kayıksı, Kayık şeklinde olan, Lat. navicularis, cymbiformis, İng. navicular, cymbiform, boat-shaped.


kaynaşık, İki karşılıklı yaprağın tabanları birleştiğinde, gövdenin ayayı delip geçiyormuş gibi görünmesi; erkek organların benzer parçalarının birbirine yapışması, ayrık ile kıyasla, [= konnat], Lat. connatus, İng. connate.


kazık kök, Yan dalları olan ve dik bir şekilde aşağıya doğru gelişen ana kök, Lat. radix palaris, İng. taproot.


keçe tüylü, Zamanla demet demet dökülen, keçe gibi sık karışık tüylerle kaplı yüzey, Lat. floccosus, İng. floccose.


kelebeksi, Baklagil çiçeği / kelebeğe benzeyen şekilde, bir bayrakçık, iki kanatçık ve bir kayıkçıktan oluşan taç, Lat. papilionaceus, İng. papilionaceous.


kemansı, Keman biçimindeki düzlemsel şekil, [= pandurat], Lat. panduratus, İng. pandurate, panduriform.


kemiksi, Kolay kesilemiyen kemiksi yapıda olan, kesilemez ama kırılabilir, Lat. osseus, İng. bony.


kemirikli, Kemirilmiş gibi düzensiz dişli kenarları olan, [= eroz], Lat. erosus, İng. erose.


kenardan pilasentalanma, Tohum taslaklarının karpellerin kenarlarına bağlı olması, Lat. placentatione marginali, İng. marginal placentation.


kendidöllek, Kendi kendini tozlayarak dölleyebilen; kendini polenleme, kendini dölleme, kendini tozlama, Lat. autogamus, İng. autogamous, autogamy, self-fertilization, self-pollinating.


kendine kısır, Zorunlu olarak başka bireyle tozlaşıp döllenmesi gereken, Lat. , İng. self-incompatible.


kepekli, Küçük, yuvarlak, yassı veya şekilsiz yapılarla kaplı gibi yüzey, [= pullu], Lat. squamosus, İng. squamulose, scaly.


kesecik, İçi sıvı dolu küçük kese, Lat. vesicula, İng. vesicle.


kesecikli, Bir tarafı torba gibi şişkin olan, Lat. saccatus, İng. saccate, bag-shaped.


kesecikli, Küçük kese, fiske şeklinde yapılarla kaplı, [= vesikuloz], Lat. vesiculosus, İng. vesiculate.


kesik, Kesilmiş gibi, birdenbire sonlanan, orta damara dik açılı sonlanan, [= turunkat], Lat. truncatus, İng. truncate.


kesik, Tabanı kesilmiş gibi birdenbire, orta damara dik açılı sonlanan, [= turunkat], Lat. truncatus, İng. truncate.


kesintisiz, Organların devamlı, sürekli ve aralıksız olması, Lat. continuus, İng. continuous, uninterrupted.


kıkırdaksı, Sert ve sağlam, kıkırdak gibi olan, Lat. cartilagineus, İng. cartilaginous.


kılcal, Kıl gibi çok ince olan, [= kapiler], Lat. capillaceus, İng. capillary.


kılçıklı, Aniden sert, düz, bizsi bir uçla biten, [= aristalı], Lat. aristatus, İng. aristate.


kılıcına, Organlar katlanmadan paralel biçimde keskin (dar) kenar üzerine sıralanmış, genellikle süsen (Iris) yaprakları gibi diziliş, Lat. equitativa, equitans, İng. equitant.


kılıçsı, Kılıç şeklinde, kenarları paralel, düz ve uzun, Lat. ensiformis, gladiatus, İng. ensiform, gladiate.


kılıf, Gövdeyi saran genellikle tüpsü sitipülsü yapı; Madımakgillerde (Polygonaceae) rastlanır, [= boğum kılıfı, düğüm kılıfı, okrea], Lat. ocrea, ochrea, İng. ochrea.


kılıflı, Kılıfı olan bitkiler, [= okrealı], Lat. ocreatus, ochreatus, İng. ochreate.


kılkılçıklı, Tedricen çok ince, uzunca, sivri bir uçla biten, [= setoz], Lat. setosus, İng. setose.


kıllı, Uzun, sert, kılsı tüylerle kaplı, [= hispit], Lat. hispidus, İng. hispid, setose.


kınlı, Gövde veya diğer parçaların kendilerine bağlanan tabanlar tarafından sarılması, özellikle Buğdaygillerin yapraksapında olduğu gibi, Lat. vaginatus, İng. sheathing, vaginate.


kır, Koyu (genellikle yeşil) zemin üzerinde beyaz tüylerin meydana getirdiği aklaşmış renk, [= aklaşmış, kırlaşmış], Lat. canus, incanus, canescens, İng. hoary.


kır tüylü, Çok kısa sık tüylerle kaplı yüzey öyle ki yüzey grimsi beyaz, aklaşmış gibi görünür, Lat. incanus, İng. canescent, hoary.


kırık cilalı, Cilâlı gibi, ancak cilâda kırık veya çatlak izlenimi veren çizgiler varmış gibi, Lat. splendens, İng. glittering.


kırışık, Yaprak ve benzeri düzlem organlar düzensiz biçimde buruşuk ve kırışık ise, Lat. corrugata, corrugativa, İng. corrugated, wrinkled.


kırışık tüylü, Kırışık, kıvrık, lüleli tüylerle kaplı, Lat. crispatus, İng. crisped-hairy.


kısa havlı, Havlıya nazaran daha az tüyle kaplı yüzey, [= püberüloz], Lat. puberulous, İng. puberulent.


kısa kabatüylü, Yumuşak, ama daha ince ve kısa tüylerle kaplı yüzey, [= hirtellöz], Lat. hirtellus, İng. hirtellous, hirtellate.


kısa kıllı, Sert, ama kısa kılsı tüylerle kaplı yüzey, [= setüloz], Lat. setulosus, İng. setulose.


kısa sakallı, İnce kısa, sakalsı tüylerle kaplı, Lat. barbellatus, İng. barbellate.


kıvrık, Kenarlar veya yanlar, kendi içine doğru kıvrılmış, [= involüt], Lat. involutiva, involuta, involutus, İng. involute.


kıvrık, Aniden içe doğru kıvrılmış, [= içe kıvrık], Lat. inflexus, curvus, infractus, introflexus, introcurvus, İng. inflexed.


kireçsever, Kireçli topraklarda yaşayan, Lat. calciphilus, İng. calcicole.


kiremitvari, Kısımların düzenli biçimde birbiri üzerine binmesi, [= imbrikat], Lat. imbricatus, İng. imbricate.


kirpikçikli, Kirpik tüyleri daha kısa olan kirpiksi tüylenme, Lat. ciliolatus, İng. ciliolate.


kirpikli, Kenarın kirpik gibi tüylerle kaplı olması, [= siliyat], Lat. ciliatus, İng. ciliate.


kirpimsi, Yüzeyin sık dikenciklerle kaplı olup kirpi gibi görünüşü olan, [= ekinat], Lat. echinatus, İng. echinate.


koçan, Ana gövdenin büyümesine devam ettiği ve kalınlaşıp etlendiği bir başak çiçekdurumudur; yani bıraktelerin koltuğundan sapsız çiçekler çıkar; Yılanyastığıgillerdeki (Araceae) çiçekdurumu, [= çomak çiçekdurumu, sıpadiks], Lat. spadix, İng. spadix.


kokulu, Koku salan, barındıran, Lat. odoratus, İng. odour.


kol, Basit, bileşik ya da yalancı şemsiye çiçekdurumundaki her bir ana veya ikincil durumdaki kollar, çiçek sapları veya dallar, [= ışın, ışıncık], Lat. radius, radiolus, İng. ray, raylet.


koltuksal, Koltuktan çıkan, Lat. axillaris, alaris, İng. axillary.


konektif, Başçıkta bulunan iki çiçektozu kesesini birbirine bağlayan kısır kısım, Lat. conectivum, İng. connective.


konik, Ehramî, koni şeklinde, Lat. conicus, İng. conical.


kormus, Soğana benzeyen fakat yapı itibariyle ondan farklı olan şişkin toprak altı gövde metamorfozu; sert soğan; örn. Çiğdemde (Crocus) olduğu gibi, Lat. cormus, İng. corm.


kovucuk, Ağaçların yaşlı kabuklarının mantar dokusunda meydana gelen, mantar tabakası altındaki canlı hücrelerin hava ile gaz ve su buharı giriş-çıkışını sağlayan açıklıklar, [= lentisel], Lat. lenticella, İng. lenticel.


kovuk kovuk, Çok sayıda iri kovuklarla bezenmiş desen, [= kavernoz], Lat. cavernosus, İng. cavernous.


kozalak, Açıktohumlu bitkilerde genellikle odunsu yapıda olan çiçekdurumu, Lat. strobilus, İng. cone, strobile.


kökgövde, Odunlaşmış gövde, çokyıllık bitkilerde o yılın otsu sürgünlerini taşıyan odunlaşmış taban kısmı, Lat. caudex, İng. rootstock.


körelmiş, Eksik ve belli belirsiz olan, [= eksik, düşmüş, obsolet], Lat. obsoletus, İng. obsolete, rudimentary.


köşeli, Gövdesi 5 veya daha fazla köşeli veya uzunluğuna çıkıntısı olan bitkiler, Lat. angulatus, İng. angular.


kötü kokulu, Fena, hoş olmayan, kötü kokulu, Lat. foetens, foetitus, İng. foetid.


kubbemsi, Kubbe şeklinde, Lat. tholiformis, İng. dome-shaped.


kulakçık, Yaprak tabanının iki yanındaki ek çıkıntılar, Lat. auricula, İng. auricle.


kulaksı, Kulak şeklinde, tabanda dışa doğru yuvarlak iki küçük lobu olan, [= avrikulat], Lat. auriculatus, İng. auriculate.


kumcul, Kum seven, kumsal-sahil bitkisi, kumlu sahillerde yetişen, Lat. psammophilus, İng. psammophilous.


kurakçıl, Kurak yerlere uyum gösteren bitkiler, Lat. xerophilus, İng. xerophilous.


kuruzarsı, İnce, kuru ve yırtılabilir yapıda olan, [= sıkaryoz], Lat. scariosus, İng. scarious.


kuyruklu, Kuyruk şeklinde uca sahip olan, Lat. caudatus, İng. caudate, tailed.


küçük, Parçaları küçük ama oranlı olan, büyükün zıttı, Lat. exiguus, İng. little.


küçük çalı, Alçak boylu çalı, Lat. fruticulus, frutescens, fruticans, İng. fruticose, shrublet, bushy.


küçük çanak, Bazı Papatyagillerde (Asteraceae) kapitulumlarda involukrum tabanında kısa birkaç bırakteciğin oluşturduğu küçük halka, [= kalikulus], Lat. calyculus, İng. calyculus.


küçük spor, Oluşturulan spor iki farklı tipte ise küçük olanı, Lat. microspora, İng. microspore.


külahlı, Tepesinde külah şeklinde yapısı olan, [= kukullat], Lat. cucullatus, İng. hooded.


küme meyve, Çok dişi organlı, serbest karpelli çiçeğe ait yumurtalıklardan gelişmiş meyveler topluluğu, Lat. fructus aggregatus, İng. aggregate fruit.


kümelenmiş, Bir araya toplanmış, sıklaşmış, organ ve yapıların bir araya gelmesi, [= agregat], Lat. aggregatus, coacervatus, conglomeratus, İng. clustered.


küremsi, Düzgün küre şeklinde, küresel, Lat. globosus, İng. globose, sphaerical, sphaeroidal.


küt, Ucu kör olan, [= kör, obtuz], Lat. obtusus, İng. obtuse, blunt.


kütdişçikli, Kenarın küçük küçük kat uçlu yuvarlak dişçiklerle bezeli olması, [= kırenulat], Lat. crenulatus, İng. crenulate.


kütdişli, Kenarın küt uçlu, yuvarlak dişlerle bezeli olması, [= kırenat], Lat. crenatus, İng. crenate.


kütikula, Epidermisin yüzeyindeki mumsu tabaka, Lat. cuticula, İng. cuticle.


kütük, Ağaç gövdesi, odunsu bitkilerde gövde, Lat. turuncus, İng. trunk.


lateral, Herhangi bir şeyin yan tarafına, yanına bağlanmış, yan ile ilgili, [= yanal], Lat. lateralis, İng. lateral.


lekeli, Yüzeyi çeşitli büyüklükte leke gibi düzensiz beneklerle bezeli olan, Lat. sphacelatus, maculatus, İng. speckled.


lifli, İpliksi ve lifli bir yapıda olan, [= fibroz], Lat. fibrosus, İng. fibrous.


limonsu, Birleşik karpelli ve üstdurumlu yumurtalıktan meydana gelen, perdelerle bölünmüş, bölümleri içinde çok sayıda özsu torbacıkları bulunan, kalın ve derimsi bir kabukla örtülü üzümsü meyve; Turunçgiller (Rutaceae) ailesinde görülür, [= hesperidyum], Lat. hesperidium, İng. hesperidium.


lirat, Keman şeklinde, ancak dar kısmı her iki tarafta tabana doğru oyuklu, [= ıklığsı], Lat. lyratus, İng. lyrate.


lop, Dilimli veya parçalı bir organda küçük parça, Lat. lobus, İng. lobe.


lopçuk, İkincil dilimlenme veya parçalanmada ki en küçük parça, Lat. lobus, İng. lobe.


loplu, Bölmelere, segmentlere ayrılmış, Lat. lobatus, İng. lobed.


lüleli, Kenarın lüle lüle, bukle bukle bezenmesi, Lat. crispus, İng. curled.


mahmuz, Çiçeğin bir parçasının (taç, çanak, taç yaprak ya da çanak yaprak) dönüşerek aldığı içi boş, uzun ve kese benzeri yapı, Lat. calcar, İng. spur.


mahmuzlu, Çiçeğin bir parçasının mahmuz şeklini alması, Lat. calcaratus, İng. calcarate, spurred.


mantarsı, Mantarlaşmış yapı veya görüntüye sahip olan, Lat. suberosus, İng. suberous, corky.


marginal, Herhangi bir şeyin kenarına bağlanmış, kenarda bulunan, Lat. marginalis, İng. marginal.


maskeli, İki dudaklı çiçekte ve alt dudaktaki bir tümsek bölge ile çiçek ağzının kapalı olması; aslanağzı (Antirrhinum) çiçeği gibi, Lat. personatus, ringens, İng. personate, ringent.


mazı, Bir böceğin etkisi sonucu bitki üzerinde gelişen, içinde böceğin yumurtaları bulunan yapı, Lat. galla, İng. gall.


mekiksi, Ortası şişkin ve iki uca doğru daralıp sivrilmiş, mekik şeklinde, Lat. fusiformis, İng. fusiform, spindle-shaped.


memecikli, Meme başı gibi çıkıntılarla kaplı yüzey, [= mamiloz], Lat. mammilatus, İng. mammilate.


mememsi, İri bir memeye benzeyen biçim, Lat. mammosus, İng. mammous.


merceksi, Mercimek şeklinde, iki yüzü dış bükey olan bir mercek şeklinde, Lat. lentiformis, lenticularis, İng. lentiform, lenticular.


merdivensi, Merdiven şeklinde deseni olan, Lat. scalariformis, İng. scalariform.


merikarp, Yarılan bir meyvedeki, her bir meyve parçası, Lat. mericarpium, İng. mericarp.


merkezcil çiçeklenme, Çiçek açma sırasının aşağıdan yukarı, dıştan merkeze doğru olduğu çiçeklenme; önce dış kısımdaki çiçekler açar, Lat. inflorescentia centripetala, İng. centripetal inflorescence.


merkezkaç çiçeklenme, Çiçek açma sırasının yukardan aşağı, merkezden dışa doğru olduğu çiçeklenme; merkezdeki çiçekler daha erken açar, Lat. inflorescentia centrifuga, İng. centrifugal inflorescence.


meyve, Genellikle döllenmeden sonra yumurtalığın gelişmesiyle oluşan, çoğunlukla içinde tohum bulunduran yapı, [= meyva], Lat. fructus, İng. fruit.


meyve durumu, Bir gövde üzerinde bir veya daha çok meyvanın diziliş ve kümelenme biçimi; çiçekdurumu ile yakından bağıntılıdır, meyva oluşumu sırasında çiçekdurumu az veya çok değişerek meyvadurumunu meydana getirir, [= meyva kurulu, meyva kümesi, infuruktesens], Lat. infructescentia, İng. infructescence.


mezokarp, Meyve kabuğunun (perikarp) orta tabakası, Lat. mesocarpium, İng. mesocarp.


mızraksı, Mızrak ucu gibi, iki ucu dar ve sivri, ortası geniş düzlem şekil, ancak en geniş yer ortada değil, tabana daha yakın, [= lanseolat], Lat. lanceolatus, İng. lanceolate.


miğfer, Miğfer şeklini almış üst taç yaprak, [= başlık], Lat. galea, İng. helmet.


miğfersi, Başlık, kukuleta veya miğfer biçiminde olan, [= galeat], Lat. galeatus, İng. galeate, helmet-shaped.


mikoriza, Mantar ile kök ortaklığı, bir mantar ile bir bitki kökünün ortaklaşa yaşama şekli, Lat. mychorrhiza, İng. mychorrhiza.


mikropil, Tohum taslağının ağzı, çiçek tozu tüpünün tohum taslağına girdiği küçük açıklık, Lat. micropyle, İng. micropyle.


monodelfus, İplikçiklerin bir demet halinde birleşik, ama başçıkların serbest olması; Baklagiller (Fabaceae) ailesinde görülür, Lat. monodelphus, İng. monodelphous.


monokarpik, Meyve verince ölen; ömründe bir kere çiçek açıp meyva veren ve sonrasında ölen, Lat. monocarpus, monocarpicus, hapaxanthus, monotocus, İng. monocarpic.


monokazyum, Büyümenin bir yan dalla devam ettiği talkım çiçekdurumları, Lat. monochasium, İng. monochasium.


monokazyumlu, Monokazyum çiçekdurumu olan, Lat. monochasial, İng. monochasial.


monopodiyal, Tek eksenli, ana ekseni uçtan devamlı olarak büyüyerek dallanan, Lat. monopodialis, İng. monopodial.


mukronat, Aniden küçük, sivri ve sert bir uçla biten; ortadamarın devamı şeklindedir; aya oluşumuna katılmaz, Lat. mucronatus, İng. moucronate.


mumlu, Donuk mavimsi yeşil bir mum tabakası ile kaplı gibi görünen yüzey, [= mavimsi yeşil], Lat. glaucus, İng. glaucous, waxy.


mumsu, Taze balmumu yapısında olan, Lat. ceraceus, cereus, İng. waxy.


nahif, Çok zayıf, cılız ve çelimsiz yapıda olan, Lat. gracilis, tenuis, İng. slender.


nalsı, At nalı şeklinde, Lat. hippocrepiformis, İng. hippocrepiform, horseshoe-shaped.


nasırlı, Sertleşmiş; yapının kalınlaşıp kuvvetlenmesi, sert bir hal alması; bir nasır taşıyan; pekleşmiş, Lat. induratus, callosus, İng. indurated, callous.


normal, Biçimi genele (ortalamaya, kurala) uyan, farklılık taşımayan, Lat. normalis, İng. normal.


odunlu, Gövdesinde odunlu dokular nedeniyle çalı veya ağaç biçiminde olan bitkiler, Lat. lignosus, ligneus, İng. ligneous.


odunsu, Bünyesinde odun bulunduran bir yapıda olan, [= lignoz], Lat. ignosus, ligneus, İng. woody.


odunsu, Toprak yüzeyinde alt kısımlar odunlu ve devamlı canlı, üst kısımları ise otsu olan, her yer yıl ölüp yeniden sürgün veren bitkiler, [= yarı çalı], Lat. suffrutescens, suffruticosus, İng. suffrutescent, suffruticose.


oksu, Okbaşı şeklinde, [= sagitat], Lat. sagitatus, İng. sagittate.


oksu, Okbaşı şeklinde, tabana doğru tedrici olarak genişleyen, iki dik ve düz lobu olan, [= sagitat], Lat. sagitatus, İng. sagittate.


oluk oluk, Çok sayıda oluk ile bezeli desen, Lat. , İng. .


oluklu, Bir oluğu olan, [= sulkat], Lat. sulcatus, İng. sulcate, furrowed, grooved.


oluksu, Kanal veya oluk şeklinde yapı, [= kanalsı, kanalikulat], Lat. canaliculatus, İng. canaliculate, channeled.


omurgalı, Oluk biçiminde, ancak sırt kısmı kayık omurgası gibi çıkıntılı yapı, [= karinat], Lat. carinatus, İng. carinate, keeled.


oraksı, Orak şeklinde olan, Lat. falcatus, İng. falcate.


oraksı, Birbirini takip eden yandalların orak biçiminde yana doğru uzayan bir düzlem meydana getirdiği monokazyum çiçekdurumu, [= direpanyum], Lat. drepanium, İng. drepanium.


orta damar, Yaprakların tam ortasında bulunan ve yan damarlara göre kalın olan damar, Lat. costa, İng. midnerve, midrib, midvein.


ortadurumlu yumurtalık, Çiçek tablası çukurdur, yumurtalık bu çukurun içindedir, diğer çiçek örtüsü parçaları çiçek tablasının kenarına bağlıdır, [= perigin], Lat. perigynus, İng. perigynous, ovary half-inferior.


otsu, Çoğu zarsı bir yaprakta olduğu gibi ince, yeşil ve hücreli yapıda olan, Lat. herbaceus, İng. herbaceous.


otsu, Gövdesi odunlaşmamış yumuşak dokulu bitkiler, Lat. herbaceus, İng. herbaceous.


oynak, Ortasından hafifçe tutunmuş, dengeli ama ileri geri rahatça oynayabilen, Lat. versatilis, oscillatorius, İng. versatile.


öbeksi, Çok sayıda organın bir araya gelerek oluşturduğu küme, Lat. glameratus, İng. glomerate.


önce çiçeklenen, Çiçekler, yaprakların çıkmasından önce açarlar, Lat. praecox, İng. precocious.


önçim, Oluşturulan spor iki farklı tipte ise küçük olanı, Lat. prothallus, İng. prothallium.


örümcekağsı, Örümcek ağı gibi tüylerle kaplı yüzey, [= araknoyit], Lat. arachnoideus, İng. arachnoid, cob-webbed.


öz, Gövdenin veya dalın ortasındaki yumuşak kısım, Lat. medulla, İng. pith.


palamut, Odunsu bir çotanak içerisinde, kalın kabuklu kuru açılmayan meyva tipi; örneğin meşe (Quercus) meyvaları, [= pelit], Lat. glans, İng. acorn.


parafiz, Üreme yapılarının arasında bulunan verimsiz ipliksi yapılar, Lat. paraphysis, İng. paraphysis.


paralel damarlanma, Bütün yan damarların düz ve paralel olduğu ve uçta birleştiği damarlanma, Lat. rectinervis, parallelinervis, İng. parallel-veined, straight-veined.


parlak, Düzgün, pürüzsüz, hatta parlak olan yüzey, Lat. nitidus, İng. shining.


parmaksı, Derince dilimlenmiş yaprağın bölmeleri parmak gibi dar ve uzun, [= digitat], Lat. digitatus, İng. digitate.


partenokarpik, Döllenme meydana gelmeden çekirdeksiz olarak oluşan meyve, Lat. parthenocarpicus, İng. parthenocarpic.


peltemsi, Pelte, jöle yapısında olan, Lat. gelatinosus, İng. gelatinous.


pencereli, Pencere gibi açıklıkları olan yüzey, Lat. fenestralis, fenestratus, İng. fenestrate.


perde, Meyve boşluğunu, karpellere denk gelen yerlerde, kısımlara ayıran ince bölme, [= septum], Lat. septum, İng. septum.


perde, Organ veya boşluğu kısımlara ayıran ince bölme, [= bölme perde], Lat. septum, İng. septum, partition.


perdeli, Meyvaları perdeli olan, Lat. septatus, İng. septate.


perdeli kapsül, Karpellerin bitişme çizgisi, perdeler boyunca yarılarak açılan kapsül meyva, bölmeli kapsül ile kıyaslayınız, Lat. septicidalis, septicidus, İng. septicidal capsule.


perigon, Eğer çanak ve taç birbirine benzer yapıda ise periyanta perigon denir, Lat. perigonium, İng. perigon.


perikarp, Meyvanın endo-, mezo- ve ekzokarptan oluşan kabuğu, [= meyve kabuğu, meyva örtüsü], Lat. pericarpium, İng. pericarp.


peteksi, Bal peteği şeklinde çukurlarla bezeli, Lat. alveolatus, favosus, İng. alveolate, honeycombed.


pilasenta, Tohum taslaklarının yumurtalık içinde bağlı olduğu doku, Lat. placenta, İng. placenta.


pileli, Yüzeyin kendi üzerine çok sayıda katlanmalar yapması, [= pilikat], Lat. plicativa, İng. plicate.


pilifer, Yumuşak dik tüyler taşıyan, Lat. piliferus, İng. piliferous.


piramitsi, Piramit şeklinde olan, taban kesiti kare veya dikdörtgen, Lat. pyramidalis, İng. pyramidal.


pistilot, Körelmiş, kısır veya verimsiz dişi organ, Lat. pistillodium, İng. pistillode.


policarpik, Ömrü boyunca birçok defa çiçek açıp meyva veren, Lat. polycarpicus, İng. polycarpic.


polikazyum, Büyümenin çok yan dalla devam ettiği talkım çiçekdurumu, [= pileyokazyum], Lat. pleiochasium, İng. pleiochasium.


poliniyum, Salepgiller (Orchidaceae) ailesinde çiçektozlarının taneler halinde dağılmayıp hepsinin bir arada kalmasıyla oluşan kütle, Lat. pollinium, İng. pollinium.


posteriyor, Eksene göre üstte, sonra olan, örn. ikidudaklı bir çiçekte üstteki dudak, [= üstteki], Lat. posterior, İng. posterior.


pörsük, Gevşek, gergin olmayan, kendi başına dik duramayan, Lat. flaccidus, İng. flaccid.


pulcuk, Buğdaygillerde (Poaceae) çiçeklerde körelmiş çiçek örtüsünün yerini tutan 2 ya da 3 yapıdan herbiri, [= lodikula], Lat. lodicula, İng. lodicle.


purotandroz, Çiçekte erkek organların dişi organdan daha önce olgunlaşması, Lat. protandrus, İng. protandrous.


purotoginoz, Çiçekte dişi organın erkek organlardan daha önce olgunlaşması, Lat. protogynus, İng. protogynous.


pürtüklü, Düzensiz küçük tanelere kırılmış gibi veya küçük kabarcık ya da yumrucuk biçiminde görünümlü, Lat. grumosus, İng. grumous.


pürüzlü, Sık kısa, sert ve dik çıkıntılarla kaplı yüzey, Lat. scaber, asper, exasperatus, İng. asperous, rough.


pürüzsüz, Çıkıntısı olmayan düzgün yüzey, Lat. laevis, İng. smooth.


püsküllü, Bir gövdenin ucunda bir demet yaprağın olması ya da bir organın ucunda bir tutam tüyün bulunması, [= komoz], Lat. comosus, İng. comose.


radikal, Kökten çıkan, Lat. radicalis, İng. radical.


reçineli, Yapısında reçine içeren, Lat. resinaceus, İng. resinous.


rengârenk, Çeşitli renklerde olan, zamanla renk değiştiren, Lat. versicolor, İng. versicolorous.


rizom, Taşıdığı tomurcuk, pulsu yaprak ve düğümler ile kökten kolayca ayrılan toprak altı gövdesi, [= köksap], Lat. rhizoma, İng. rhizome.


rizomlu, Toprak altında yatay olarak gelişen rizom gövdeli, [= köksaplı], Lat. rhizomatosus, İng. rhizomatous.


rozetsi, Karşılıklı olmayan parçalar gövdedeki bağlantı yerlerinin birbirine yaklaşmasından dolayı üstüste gelip kiremitvarî görünüşte olması, Lat. rosulatus, rosularis, İng. rosulate.


rüzgârla tozlaşan, Rüzgâr aracılığıyla tozlaşan, [= anemofil], Lat. anemophilus, İng. anemophilous.


s şeklinde, S harfi şeklinde kıvrık olan, [= sigmoyit], Lat. sigmoideus, İng. sigmoid.


saçak kök, Lifli, lifsi, ipliksi karışık kökler, Lat. radix fibrosus, İng. fibrous roots.


saçaklı, Kenarın düzensiz biçimli çıkıntılarla bezenmesi, [= fimbriyat], Lat. fimbriatus, İng. fimbriate, fringed.


sağa doğru, Soldan sağa doğru helezon yaparak, saat yönünde sarılan, Lat. dextrorsum, İng. clockwise.


sakallı, Uzun ince bir demet sakal şeklinde tüyü olan, Lat. barbatus, İng. bearded.


salgılı, Herhangi türde bir salgı ile kaplı yüzey; bkz.: yapış yapış, sümüksü, kaygan yağlı, az yapışkan; zıttı: salgısız, Lat. glandulosus, İng. glandular.


salgısız, Salgısı olmayan yüzey, Lat. eglandulosus, İng. eglandular.


salkım, Ana gövdenin büyümesine devam ettiği ve gövde üzerindeki bıraktelerin koltuğundan dallanmamış saplı çiçeklerin çıktığı çiçekdurumu, [= rasem], Lat. racemus, İng. raceme.


salkım çiçekdurumları, Ana gövdenin büyümesine devam ettiği çiçekdurumlarıdır, Lat. , İng. .


salkımlı, Çiçekdurumlarının salkım halinde olduğu bitkilere denir, [= rasemoz], Lat. racemosus, İng. racemose.


salyangozsu, Salyangoz kabuğu şeklinde bükülmüş, Lat. cochleatus, İng. cochleate.


saplı, Bir şeyin bir sap ile tutunduğu tabandan yükseltilmesi, sapı olma durumu, [= sitipitat], Lat. stipitatus, İng. stipitate.


saplı, Sapı olan herşey (yaprak, yaprakçık, çiçekdurumu veya çiçek) için kullanılır, [= petiyolat, petiyolulat, pedünkülât, pedisellât], Lat. petiolatus, petiolulatus, pedunculatus, pedicellatus, stipitatus, İng. petiolate, petiolulate, pedunculate, pedicellate, stipitate, stalked.


sapsız, Bir sapı olmadan, kendini taşıyan yapıya bağlanan, [= sesil], Lat. sessile, İng. sessile, stalkless.


saran, Bir yaprağın karşılıklı tabanları birleştiğinde, gövdenin ayayı delip geçiyormuş gibi görünmesi, [= perfolyat], Lat. perfoliatus, İng. perfoliate.


sarkık, Bir yapının ekseninden aşağıya doğru az veya çok eğilmesi ve sarkması, Lat. cernuus, nutans, İng. drooping, nodding.


sarmal, Bir eksenin etrafında helezonî diziliş, [= helisel], Lat. spiralis, İng. spiral.


sarmaşık, Tırmanıcı, sülük, ek kök gibi organların yardımıyla tutunarak ya da bitkiye veya bir nesneye sarılarak tırmanan otsu ya da odunsu bitkiler, Lat. scandens, İng. clambering, climbing, trailing.


saydam, Renksiz ve saydam olan, [= şeffaf], Lat. hyalinus, İng. hyaline.


serbest eksenli pilasentalanma, Tohum taslaklarının tek gözlü yumurtalıkta tabandan çıkan serbest bir eksen üzerine bağlanması, Lat. placentatione centrali libera, İng. free-central placentation.


seyrek, Parçalar veya öğeler eksen üzerinde seyrek ve aralıklı olarak çıkması, bulunması, Lat. laxus, İng. lax, loose.


sıkapoz, Bitkinin tabandaki rozet yaprakların arasından çıkan ve tepesinde çiçek ya da çiçek durumu taşıyan gövdesinin yapraksız olması, Lat. scaposus, İng. scapose.


sıpata, Tüm çiçekdurumunu örtecek kadar büyük ve bazan etli bırakte, Lat. spatha, İng. spathe.


sıralı, Sıralar halinde dizilmiş düzgün şekilde takiple peş peşe yerleşme; iki sıralı, üç sıralı gibi gider, Lat. serialis, İng. in rows.


sırtsal, Herhangi bir şeyin sırtına bağlanmış, sırt ile ilgili, [= dorsal], Lat. dorsalis, İng. dorsal.


sırttan bağlı, Bir şeye sırtından, arkasından bağlı olan, Lat. dorsifixus, İng. dorsifixed.


silik, Çok çabuk düşen, belli belirsiz hale gelen, kaybolan, silinen; örn. damarlar kenarlarda silik, Lat. evanescens, evanidus, İng. evanescent.


silikula, Lahanagiller (Brassicaceae) ailesinin iki karpelli, kuru ve açılan, boyu eninin üç katından daha kısa olan meyvaları; çenetleri aşağıdan yukarıya doğru yarılarak açılır ve düşer, ortada yalancı perdesi kalır, Lat. silicula, İng. silicle.


silikva, Lahanagiller (Brassicaceae) ailesinin iki karpelli, kuru ve açılan, boyu eninin üç katından daha uzun olan meyvaları; çenetleri aşağıdan yukarıya doğru yarılarak açılır ve düşer, ortada yalancı perdesi kalır, Lat. siliqua, İng. siliqua.


silindirik, Üstüvane, alt ve üst kısımları eşit çapta olan sütun biçiminde uzun şekil, Lat. teres, cylindiraceus, İng. terete, cylindrical.


simbiyoz, İki ayrı türün birbirine yarar sağlayacak şekilde birlikte yaşaması, Lat. symbiosis, İng. symbiosis.


simetrisiz, Hiçbir simetri ekseni olmayan, [= asimetrik], Lat. asymmetricus, İng. not symmetrical.


simpodiyal, Ana eksen uçtan büyümesini durdurur, yan dallar sırasıyla ana eksen durumunu alarak büyüme biçimi; hâkim bir ana eksen yoktur, Lat. sympodialis, İng. sympodial.


sinantus, Çiçek ve yaprakların aynı zamanda gelişmesi, Lat. synanthus, İng. synanthius.


sipsivri, Sivri uca göre gittikçe incelerek daha keskin ve sivri olan uç, [= aküminat], Lat. acuminatus, İng. acuminate, taper-pointed.


sitaminot, Körelmiş, kısır veya verimsiz erkek organ, Lat. stamenodium, İng. staminode.


sitigma, Dişi organın çiçek tozlarının konduğu tepe kısmı, [= tepecik], Lat. stigma, İng. stigma.


sitilopodyum, Maydanozgil (Apiaceae) çiçeklerinde sitilusun tabanındaki şişkin kısım, Lat. stylopodium, İng. stylopod.


sitilus, Dişi organda sitigma ile yumurtalığı bağlayan kısa veya uzun yapı, [= boyuncuk], Lat. stylus, İng. style.


sitipül, Yaprak sapı tabanının iki yanındaki kulakçık benzeri ekler, Lat. stipula, İng. stipule.


sitipüllü, Yaprak sapının iki yanında veya tek tarafında bulunan pulsu veya yaprak benzeri yapıları olan, [= istipüllü], Lat. stipulatus, İng. stipulate.


sitipülsüz, Sitipülü olmayan, [= istipülsüz], Lat. exstipulatus, İng. exstipulate.


sitolon, Toprak üzerinde uzanan ve düğümlerinden köklenerek yeni bitkiler veren sürünücü gövde, Lat. stolonis, İng. stolon, runner.


sitolonlu, Sitolon gövdeleri olan, Lat. stoloniformis, İng. stoloniform.


sitrigoz, Tabanı şişkin, sert, kılçıksı tüylerle kaplı yüzey, Lat. strigosus, İng. strigose.


sitrobilus, Eğreltilerde spor yapraklarının sıkıca birbirini örterek oluşturduğu başak/kozalak benzeri üreme yapısı, [= spor başağı], Lat. strobilus, İng. cone.


sivilceli, Sivilce gibi çıkıntılarla bezeli yüzey şekli, [= siğilli, kabarcıklı, tüberkülat], Lat. verrricosus, tuberculatus, papillosus, İng. tubercled, warty, pimpled.


sivri, İki kenarı düz çizgi gibi gelip birleşerek oluşan sivri uç, [= akut], Lat. acutus, İng. acute.


sivri çıkıntılı, Sivri, küçük bir uca doğru yavaşça sonlanan, mukronattan farklı olarak yaprak ayası da bu çıkıntıya katılır, [= apikülat], Lat. apiculatus, İng. apiculate.


sobol, Gövdenin toprak altında kalan sürünücü tabanı, Lat. sobolis, İng. sobol, sobole.


sobollu, Sobol gövdeleri olan bitki, örneğin kasnak meşesi (Quercus vulcanica), Lat. soboliformis, İng. soboliferous.


soğan, Yaprakları etli ve çok sıkı dizilişli toprakaltı gövdesi, Lat. bulbus, İng. bulb.


soğancık, Toprakaltı soğanlarında veya gövdelerde oluşan yavru soğanlar, [= küçük soğan, yavru soğan], Lat. bulbulis, bulbulus, İng. bulblet, bulbil.


soğanlı bitkiler, Kışı (elverişsiz mevsimi), toprak altında soğan, rizom, kormus, yumru gibi organları ile geçiren bitkiler, [= geofit], Lat. geophytus, İng. geophyte, bulbous plants.


sola doğru, Sağdan sola doğru helezon yaparak, saatin tersi yönünde sarılan, Lat. sinistrorsum, İng. anti-clockwise.


solucansı, Kurtçuksu, küçük kurtlara benzer şekilde silindirik, ama sık aralıklı hafif boğumlu ve kabarcıklı, Lat. vermiculatus, İng. vermiculate.


sorguç, Papatyagiller (Asteraceae) ailesinde kapçık meyvanın tepesindeki, tüy demeti biçiminde körelmiş sepaller, [= körçanak], Lat. pappus, İng. pappus.


sorguçsu, Kendileri de uzun tüylü olan ince uzun tüylerle kaplı yüzey, [= pülümoz], Lat. plumosus, İng. plumose.


sorus, Eğreltilerde spor keseleri topluluğu, Lat. sorus, İng. sorus.


spor, Döllenme özelliğinde olmayan, başka bir hücre ile birleşmeden, tek başına yeni bir organizma oluşturabilen bir üreme hücresidir, Lat. spora, İng. spore.


spor kesesi, Sporların üretildiği kese, Lat. sporangia, İng. sporangium.


spor yaprağı, Spor keselerini altında yada kenarında taşıyan yaprak, Lat. sporophyllum, İng. sporophyll.


sucul, Suda yaşayan bitkiler, [= akuvatik], Lat. aquaticus, aquatilis, İng. aquatic.


sülük, Gövdenin tırmanmasını sağlayan ipliksi, basit veya dallanmış organ; genellikle yaprak , nadiren gövde metamorfozudur, Lat. cirrhus, İng. tendril.


sülüklü, Helezonî bükülebilen ipliksi bir uçla sonlanan, Lat. capreolus, cirrhosus, İng. capreolate, cirrhous.


sümüksü, Yüzeyin cıvık bir salgıyla kaplı olması, [= cıvık], Lat. mucosus, İng. mucous, slimy.


süngersi, Yapısı sünger şeklinde olan, Lat. spongiosus, İng. spongious, spongy.


sürgün, Vejetatif ve üretken veya her iki organı birden taşıyan bitki kısmıdır, [= körpe dal, filiz], Lat. ramunculus, İng. shoot, twig.


sürünücü, Toprak üzerinde yatık, fakat düğümlerden köklenme yapmaz, Lat. procumbens, humifusus, prostratus, pronus, İng. procumbent, prostrate.


sürünücü köklenici, Toprak üzerinde yatık ve düğümlerden köklenen gövdeler, Lat. repens, reptans, İng. repent, reptans.


sütlü, Yapısında sütsü salgı bulunduran, Lat. lactarius, İng. laticiferous.


süzgeçli, Düzensiz biçimde delik delik görünen yüzey deseni, Lat. perforatus, İng. perforate.


şemsiye, Gövdenin ucunda tek bir noktadan çıkan eşit veya farklı boyda sapların ucunda çiçeklerin olması, Lat. umbella, İng. umbel.


şemsiye, Bir gövdenin ucundaki çiçekdurumunun bir şemsiyeden meydana gelmes, [= basit şemsiye, umbellât], Lat. umbellatus, İng. umbellate.


şeritsi, Dar ve uzun şerit şeklinde, [= lineer, kayışsı], Lat. linearis, loratus, İng. linear, strap-shaped.


tabaksı, Yemek tabağı biçiminde olan yapı (çiçek); tüp kısmı kısadır, taç tabak gibi yayılır, [= rotat], Lat. rotatus, İng. rotate.


taban, Yaprak ayasının sapa bağlandığı alt kısmı, Lat. basis, İng. base.


tabanda, Herhangi bir şeyin tabanına bağlanmış; tabanda yer alan, [= bazal], Lat. basilaris, İng. basal.


tabandan bağlı, Bir şeyin tabanından bağlı olması, [= bazifiks], Lat. basifixus, İng. basifixed.


tabandan pilasentalanma, Tohum taslaklarının yumurtalığın tabanına bağlı olması, Lat. placentatione basilari, İng. basal placentation.


tabla, Çiçeklerin bağlı olduğu alan, [= torus, disk], Lat. discus, İng. disc.


tablamsı, Tablaya benzeyen, disk şeklinde olan, Lat. discoideus, İng. discoid.


taç, Çiçek örtüsünde ikinci halkayı oluşturan, çanağın içinde yer alan genellikle renkli örtü, [= korolla], Lat. corolla, İng. corolla.


taç lopu, Birleşik taç yapraklarda serbest kalan uçdaki loplar, Lat. , İng. corolla lobe.


taç tüpü, Birleşik taç yapraklarda, taçyaprakların altta birleşerek oluşturduğu tüp şeklinde yapı, Lat. , İng. corolla tube.


taç yaprak, Çiçek örtüsünde tacı oluşturan her bir yaprak, [= petal], Lat. petalum, İng. patal.


taççık, Tacın iç tarafında bulunan renkli bir taca benzeyen ikincil yapı, [= korona], Lat. corona, İng. corona.


taçyapraklar birleşik, Taç yaprakların alttan itibaren az veya çok kaynaşması, birleşmesi, [= simpetal, gamopetal], Lat. sympetalus, gamopetalus, İng. gamopetalous, sympetalous.


taçyapraklar serbest, Bütün taç yaprakların birbirinden tamamen ayrık ve serbest olması, [= apopetal, polipetal, koripetal], Lat. apopetalus, polypetalus, İng. apopetalous, choripetalous, dialypetalous, polypetalous, petals-free.


taçyapraksı, Çiçekte, taçyaprak dışındaki bir organın (genellikle çanak yapraklar veya erkek organlar) genişleyip renklenerek taçyaprak gibi görünmesi, [= petaloyit], Lat. petaloideus, İng. petaloid.


taçyapraksız, Çiçek örtüsünde taçyaprağı olmayan, [= petalsiz], Lat. apetalus, İng. apetalous.


talkım çiçekdurumları, Ana gövdenin büyümesini durdurarak, çiçeklenmenin ikincil dallarla devam ettiği çiçekdurumlarıdır; büyümenin bir, iki veya çok yandalla devam ettiği biçimleri vardır, [= talkım], Lat. cyma, İng. cyme.


talkımlı, Çiçekdurumunun talkımlar halinde olduğu bitkiler, [= kimoz, simöz], Lat. cymosus, İng. cymose.


tanecikli, Buğday daneleri gibi küçük düğüm ve yapılara bölünen, Lat. granulatus, İng. granulate, granular, granulose.


taraksı, Kenarın tarak dişleri gibi bezeli olması, [= pektinat], Lat. pectinatus, İng. pectinate.


taşkın, Erkek organların taç boğazından, korolladan dışarıya çıkması, [= fırlak], Lat. stamina exclusa, İng. stamens excluded.


tebersi, Taban kısmı hilâl ayça şeklinde, tabanda uçları aşağı doğru yönelmiş eşit uçlu az çok üçgen şeklinde loblu, Türk baltası şeklinde olan, [= hastat], Lat. hastatus, İng. hastate, halberd-shaped.


tebersi, Taban kısmı hilâl ayça şeklinde, tabanda uçları dışarı doğru yönelmiş üçgen şeklinde lobları olan, [= hastat], Lat. hastatus, İng. hastate, halberd-shaped.


tek çiçekli, Yapraklı gövdelerin ucunda tek bir veya yaprak koltuklarında çiçeklerin münferit olduğu durumlar, [= soliter, münferit çiçekli], Lat. solitarius, unicus, singularis, İng. solitary, single-flowered.


tek eşeyli, Çiçeklerin ya erkek ya da dişi olması, Lat. , İng. unisexual.


tek taraflı, Sapları döndüğünden dolayı parçaları aynı yöne bakan, [= sekund], Lat. secundus, unilateralis, İng. secund, one-sided.


teka, Başçıktaki çiçektozu keseleri, Lat. theca, İng. theca.


tekkarpelli, Tek bir karpeli olan çiçek, Lat. monogynus, İng. monogynous.


tekteleksi, Teleksi bölünmüş bir yüzeyin uç kısmının bir tek telekle bitmesi, [= imparipinnat], Lat. imparipinnatus, İng. imparipinnate, odd-pinnate.


telek, Teleksi dallanmış yaprağın herbir parçası, [= pinna], Lat. pinna, İng. pinnae.


telek loplu, Yüzeyin teleksi biçimde loplu, bölmeli olması, Lat. pinnatilobatus, İng. pinnatilobate.


telekçik, Teleksi dallanmış teleğin herbir parçası, [= küçük telek], Lat. pinnula, İng. pinnule.


teleksi, Telek tüyüne benzer biçimde bölünerek, ortadamarın iki yanında basit yaprakçık çiftleri taşıyan yaprak biçimi, [= pinnat], Lat. pinnatus, İng. pinnate.


teleksi damarlanma, Yan damarların teleksi şekilde orta damardan çıkması, Lat. penninervis, İng. penni-nerved.


telsi, Tel gibi ince, biraz da eğri büğrü olan, Lat. , İng. wire-like, wiry.


tepal, Çanak ve taç yapraklar birbirine benzer olduğunda örtü yapraklarının her biri, perigonun bölümleri, Lat. tepalum, İng. tepal.


tepsimsi, Tepsiye benzer biçimde kenarları yüksek geniş tabla, Lat. scutatus, scutiformis, İng. scutate, buckler-shaped.


terliksi, Çiçeği ayakkabı ya da terlik biçiminde olan, Lat. calceolatus, calceiformis, İng. calceolate.


terminal, Bir şeyin ucundan çıkan, eksenin tepesine ait olan, Lat. terminalis, İng. terminal.


terminal çiçekli, Yapraklı veya yapraksız gövdelerin ucunda tek bir çiçeğin olduğu çiçekdurumu; örneğin kurtkulağı (Iris) ve lâle (Tulipa), Lat. flos solitarius terminalis, İng. solitary terminal-flowered.


ters, Uçları birbirine zıt, ters yönde olan, Lat. inversus, İng. inverted.


terskonik, Başaşağı koni, ehram şeklinde olan düzlem, ters konik şeklinde, [= obkanik], Lat. obconicus, İng. obconical.


tersmızraksı, Mızraksının tersi, en geniş yer uca daha yakın, Lat. oblanceolatus, İng. oblanceolate.


tersüçgensi, Tersüçgen şeklinde olan, Lat. obdeltoides, İng. obdeltoid.


tersyumurtamsı, Geniş tarafı üstte yer alan yumurta şeklinde olan düzlem ya da hacimli biçim, [= obovat], Lat. obovatus, obovoideus, İng. obovate, obovoid.


tersyüreksi, Başaşağı yürek, kalp şeklinde olan, [= obkordat], Lat. obcordatus, İng. obcordate.


tesbihsi, Tespih, boncuk dizisi şeklinde, [= toruloz, moniliform], Lat. moniliformis, torulosus, İng. moniliform, torulose.


testere dişçikli, Kenarın küçük ve sık testere gibi yatık dişli olması, [= serrülat], Lat. serrulatus, İng. serrulate.


testere dişli, Kenarın bir yana yatık, keskin, sivri dişlerle bezeli olması, [= serrat], Lat. serratus, İng. serrate.


testimsi, Çiçeğin, taban kısmı şişkin, ağzı dar bir testi biçiminde olması, [= urseolat], Lat. urceolatus, İng. urceolate, urn-shaped.


tetradinam, Turpgiller (Brassicaceae) ailesinde dört uzun ve iki kısa erkek organın bulunması, Lat. tetradynamus, İng. tetradynamous.


tırmanıcı, Sülük, ek kök gibi organların yardımıyla tutunarak yükselen bitkiler, Lat. scandens, İng. clambering, climbing.


tırnak, Bir parmağın tırnağı gibi bir organın ek yapısı, [= apendaj, ekçıkıntı], Lat. appendix, İng. appendage.


tırtılsı, Ana gövdenin büyümesine devam ettiği ve gövdenin, esnek eğilip bükülebildiği başağa benzeyen çiçekdurumu, [= kedicik, amentum], Lat. amentum, İng. catkin.


tirsus, Ana eksenin görünüşte salkım şeklinde olup buna ait dalların talkım biçimde olduğu birleşik çiçekdurumu, Lat. thyrsus, İng. thyrse.


tohum, Tohum taslağının döllenip gelişmesi sonucu meydana gelen üreme organı, Lat. semen, İng. seed.


tohum kabuğu, Tohumun üzerindeki kabuk tabakası, [= testa], Lat. testa, İng. seed coat, testa.


tohumgöbeği, Yumurtalık duvarı, genellikle iki tabakalıdır, [= tohum göbeği], Lat. integumentum, İng. integument.


tohumtaslağı, Döllendikten sonra gelişip tohum haline geçen yapı, [= ovül], Lat. ovulum, İng. ovule.


tohumtaslağı sapı, Tohum taslağını pilasentaya bağlayan sap, [= fünikül], Lat. funiculus, İng. funicle.


tomurcuk, Yaprakları bir biri üzerine sıkıca kapanmış ve düğümarası uzamamış embiryonik sürgün, [= gemma], Lat. gemma, İng. bud.


tomurcuk pulu, Tomurcukların en dış kısmında bulunan, siklerankima dokusu fazla miktarda bulunması ve reçineli olması sebebiyle dışarıdan gelen tehlikelere karşı tomurcuğu koruyan yapılar, Lat. perula, İng. bud-scale, perule.


top başlı, Uç kısmında aniden en kalın olan; ucu topuz gibi aniden genişlemiş, [= kapitat, başlı], Lat. capitatus, İng. capitate, headed.


topaçsı, Topaç şeklinde, ters koni şeklinde, Lat. turbinatus, İng. turbinate.


toprak altında, Gövdeleri toprak altında olan, Lat. subterraneus, hipogaeus, İng. subterranean, subterraneous.


toprakaltı, Toprak altında büyüyen, [= hipogeal], Lat. hypogaeus, subterraneus, İng. hypogeal, subterranean.


topraküstü, Toprak üstünde büyüyen, [= epigeal], Lat. epigaeus, İng. epiggeal, epigeous.


torbacık, Hasırotugiller (Cyperaceae) ailesi meyvelerini saran torbacık, [= ütrikül], Lat. utriculus, İng. utricle.


toynaksı, Toynak, yani at tırnağı şeklinde olan, Lat. ungulatus, İng. hoof-shaped.


tozlu, Pudrayla kaplı gibi görünen yüzey, [= pülverulent], Lat. pulverulentus, İng. pulverulent, powdery.


tunik, Bir gövde yumrusunu veya bir soğanı saran zarımsı örtü ve bu örtünün yapraklarından herbiri, [= gömlek], Lat. tunica, İng. tunic.


turpsu, Turp gibi şişkin şekilde olan, Lat. napiformis, İng. napiform.


tuzcul, Tuz seven, tuzcul ortamlarda yetişen bitkiler, [= halofit], Lat. halophytum, İng. halophyte.


tüy, Bitkilerde çeşitli organların yüzeyinde bulunan çoğunlukla epidermal uzantılar, Lat. pilus, trichoma, İng. hair, trichome.


tüy örtüsü, Bir organın yüzeyindeki tüy ve benzeri uzantıların sıklığı, biçimi ile şekillenen kaplama, [= indumentum, kaplama], Lat. indumentus, İng. indumentum, hair-covering.


tüylü, Az çok yumuşak tüylerle kaplı, [= hirsut], Lat. hirsutus, İng. hirsute.


tüysüzce, Az çok çıplaklaşmış yüzey şekli, Lat. glabratus, İng. glabrescent.


, Ayanın en tepesinde bulunan kısmı (hem yaprak hem de diğer organlar için kullanılabilir), [= tepe], Lat. apex, İng. apex.


uçta, Bir şeyin tepesinden, ucundan çıkan, [= apikal], Lat. radicalis, İng. apical.


unlu, Unla kaplanmış gibi görünen yüzey veya unlu bir yapıda olan, [= farinoz], Lat. farinaceus, İng. farinose, mealy.


uzamış, Boyu eninden uzun, Lat. elongatus, İng. elongate.


uzun, Kısımlarından daha uzun bitkiler için kullanılır, Lat. elatus, procerus, İng. tall.


uzunluğuna, Bir şeyin (organın) altından üstüne doğru olan, Lat. longitudinalis, İng. longitudinal, length-wise, longitudinally.


uzunluğuna katlanmış, Bir yüzey (yaprak) ortasından katlanmış, her iki yarım düz biçimde, [= konduplikat], Lat. conduplicativa, conduplicata, İng. conduplicate.


üç damarlı, Aya üzerinde görünür üç damar varsa, Lat. trinervis, İng. three-ribbed.


üç dişli, Uç kısımda üç dişli olma durumu, Lat. tridentatus, İng. tridentate.


üç köşeli, Gövdesi üç köşeli olan bitkiler; örneğin Hasırotugiller (Cyperaceae) ailesinin çoğu, Lat. tres-angulatus, İng. three-angled.


üç teleksi, Aya üç kere, teleksi biçimde tam bölünmüş, [= tiripinnat], Lat. tripinnatus, İng. tripinnate.


üç yaprakçıklı, Ayanın üç yaprakçıktan meydana gelmesi, [= tirifolyat], Lat. trifoliatus, İng. trifoliate.


üç-köşeli, Kesiti üçgen biçiminde olan, Lat. deltoides, İng. deltoid.


üçgensi, Üçgen şeklinde, üç açılı olan düzlem biçim, Lat. triangulus, triquetrus, İng. triangular.


üçlü, Müşterek bir eksen etrafında zıt olarak yerleşmiş 3 parçası olan, [= ternat], Lat. ternatus, ternus, İng. ternate.


üçüçlü, Ayanın üç kere üçe tam bölünerek meydana getirdiği yaprak biçimi toplamda 27 yaprakçık, [= tiriternat], Lat. triternatus, İng. triternate.


ülgerli, İnce uzun yumuşak tüy şekli, [= villoz], Lat. villosus, İng. villose, villous.


üretken organlar, Bitkinin eşeyli üremeye katılan veya yardım eden organları, çiçek, meyve, tohum gibi, Lat. organa generativa, organa reproductionis, İng. generative organs.


üstdurumlu yumurtalık, Çiçek örtüsü yaprakları dişi organın altından çıkar, dişi organ diğer çiçek kısımlarının en üstünde yer alır, [= hipogin], Lat. hipogynus, İng. hypogynous, ovary-superior.


üzümsü, Bütün meyve örtüsü etlenmiş, az ya da çok tohumlu etli meyve, [= bakka], Lat. bacca, İng. baccate, berry.


vejetatif organlar, Bitkinin üreme organları dışında kalan organları, kök, gövde, yaprak, Lat. organa vegetativa, İng. vegetative organs.


verimli, Üreme organlarının doğurgan olması, [= doğurgan, fertil], Lat. ertilis, fecundus, İng. fertile.


verimsiz, Üreme organlarının kısır olması, [= kısır, infertil, siteril], Lat. sterilis, İng. infertile, sterile.


yağ kanallı, İçi reçine veya yağ dolu kanal(lar)la bezeli deseni ve görüntüsü (çoğu maydanozgil [Apiaceae] meyvası gibi), [= vittalı], Lat. vittatus, İng. vittate.


yağlı, Gıres yağı ile kaplı gibi görünen yüzey, [= kaygan yağlı, gıresli], Lat. unctuosus, İng. greasy.


yaka, Kök ile gövdenin birleştiği yer, [= kök boynu], Lat. collum, İng. collar.


yakıcı, Dokunulduğunda yakıcı etkisi olan (örn. ısırgan otu), Lat. urens, İng. stinging.


yakınlaşan, Tedricen içeri yönelmesi olan, çoğu taçyaprak gibi; erkek organların anterlerin ucuna doğru birbirlerine yaklaşması, Lat. connivens, İng. converging, connivent.


yalancı meyve, Yumurtalık haricinde çiçek tablası ve çiçek örtüsünden gelişerek oluşan meyve, Lat. fructus falsus, İng. false fruit.


yalancı perde, Pilasentanın meyve içine doğru büyümesiyle oluşan perde; Turpgiller (Brassicaceae) ailesinde görülür, [= replum, iğit septum], Lat. replum, İng. replum.


yalancı şemsiye, Gövdeden farklı seviyelerden çıkan çiçeklerin, üst kısımda bir düzlem oluşturduğu çiçekdurumu; çiçeklerin sapları farklı uzunluktadır, öyle ki çiçekdurumu bir şemsiye gibi gözükür, ama çiçekler farklı noktadan çıktıkları için buna yalancı şemsiye denir, [= korimb], Lat. corymbus, İng. corymb.


yalancı şemsiyeli, Yalancı şemsiye çiçekdurumları olan, [= korimboz], Lat. corymbosus, İng. corymbose.


yamuk, Tabanı asimetrik biçimde olan, [= oblik], Lat. obliquus, İng. oblique.


yamuk, Tabanı asimetrik biçimde olan, [= oblik], Lat. obliquus, İng. oblique.


yan çiçekli, Yaprak koltuklarında, gövde yanında çiçeklerin münferit olduğu çiçekdurumu; örneğin menekşe (Viola), [= lâteral çiçekli], Lat. flos solitarius lateralis, İng. axillary single-flowered.


yanardöner, Yüzeyin hareket ettikçe çeşidi renklerde parlaması, Lat. iridescens, İng. iridescent.


yapış yapış, Yüzeyin salgıyla kaplı olması, [= yapışkan], Lat. viscidus, glutinosus, İng. viscid.


yapışık, Bir şeyin yüzeyine yapışma veya tutunma; birbirine benzemeyen parçaların birleşmesi, erkek organları taça bağlı olması gibi, çok güçlü bir yapışıklık durumu değil, Lat. adnatus, annexus, İng. adnate.


yaprak sapı, Yaprak ayasıyla gövdeyi bağlayan, genellikle ince silindirik kısım, [= petiyol], Lat. petiolus, İng. petiole.


yaprakçık, Bileşik yaprağın her bir parçası, [= küçük yaprak], Lat. foliolum, İng. leaflet.


yaprakçık sapı, Bileşik yaprakta yaprakçıkların sapı, [= petiyolül], Lat. petiolulus, İng. petiolule.


yapraksı, Yaprağa benzeyen doku ve yapıda, Lat. foliaceus, İng. foliaceus.


yapraksı, Genişleyerek yaprak şeklini almış, hatta görevini üstlenmiş herhangi bir organ, Lat. phyllodium, İng. phyllode.


yapraksı gövde, Yaprak şeklini almış gövde ya da dal, yassılaşarak bir aya şeklini ve görevini almış olan, metamorfoza uğramış dal; kuşkonmaz (Asparagus) ve tavşanmemesindeki (Ruscus) gibi, Lat. cladodium, phyllocladium, İng. cladote, phylloclade.


yapraksız, Yaprağı olmayan bitki, Lat. aphyllus, İng. aphyllous.


yapraktan, Yapraktan çıkan, yaprağa tutunmuş, Lat. epiphyllus, foliaris, İng. epiphyllous.


yarı asalak, Kısmen parazit, fotosentez yapabildiği halde su ve besin maddesi için başka bir bitkiye muhtaç olan bitki, [= yarı parazit, hemiparazit], Lat. hemiparasitus, İng. hemiparasite.


yarılan meyve, Bileşik bir ovaryumdan oluşan karpelleri yarılarak iki veya daha çok parçalara ayrılan kuru meyve, [= şizokarp], Lat. schizocarpium, İng. schizocarp.


yassı, İki taraftan sıkıştırılarak yassılaşmış, Lat. compressus, İng. compressed, flattened.


yastıksı, Duruşu dışbükey bir biçimde yastık şeklini alan, [= pulvinat], Lat. pulvinatus, İng. pulvinate, cushion-formed, pulviniform.


yaşama ortamı, Bitkinin yetiştiği yer, yaşadığı ortam, çevre, Lat. habitatio, İng. habitat.


yatay, Zemine paralel olan, [= ufkî, horizontal], Lat. horizontalis, İng. horizontal.


yatık, Yüzey üzerine paralel olarak yatan, Lat. adpressus, İng. adpressed.


yatık-yükselici, Toprağa yatan ve sonra uçlarından uzayan ve yükselen, [= dekümbent], Lat. decumbens, İng. decumbent.


yaygın, Genişçe yayılan; düzensiz biçimde herhangi bir şeyden yaklaşık dik açıyla ayrılan, yayılan, çoğu şeyin dalları gibi, [= divarikat], Lat. diffusus, divaricatus, İng. diffuse, stragling, divaricate.


yayık, Yüzeye dik olarak bağlı, Lat. patens, İng. patent.


yaysı, Yay (ok atmaya yarayan) gibi kıvrık, Lat. arcuatus, İng. arcuate.


yelpaze damarlanma, Damarların sürekli olarak ikiye çatallanarak yelpaze şeklini aldığı damarlanma (Ginkgo yaprağı gibi), Lat. flabellato-furcatus, İng. flabellate-furcate.


yelpazemsi, Yelpaze şeklinde olan, Lat. flabellatus, İng. flabellate.


yelpazemsi, Birbirini takip eden yandalların almaşlı düzeninden ötürü yelpaze biçiminde bir düzlem meydana getirdiği monokazyum çiçekdurumu, [= ripidyum], Lat. rhipidium, İng. rhipidium.


yığınsı, Çoğu bitkinin gövdeleri gibi öbek halinde bulunma, öbek biçimindeki yığın, [= kespitöz], Lat. caespitosus, İng. caespitose.


yılankavî, Kenarın geniş girintilerle bezeli olması, [= sinuat, girintili], Lat. sinuatus, İng. sinuate.


yıldız tüylü, Yıldıza benzeyen tüylerle kaplı, [= sitellat], Lat. stellatus, İng. stellate.


yıldızsı, Ortak bir noktadan yıldıza benzer biçimde dallanan (çoğu durumda tüyler için kullanılır), Lat. stellatus, İng. stellate.


yırtık, Ayanın derin ve düzensiz, yırtılmış gibi bölünmüş olması; bölünmeler ortadamara varmaz, [= laserat], Lat. laceratus, İng. lacerate.


yivli, Çizgili gibi, ama çizgi yerine uzunluğuna girintili yivleri olan; girintiler olukludaki gibi derin ve geniş değil, Lat. striatus, İng. striate.


yukarı yönlü, Özelikle tüy dizilişinde kullanılan yukarıya yönelen anlamında, Lat. antrorsus, İng. antrorse.


yumru, Depo yapmak üzere şişkinleşmiş toprak altı gövde metamorfozu, [= tüber], Lat. tuber, İng. tuber.


yumrulu, Yumrulu gövdeleri olan bitki; papatesteki (Solanum tuberosum) gibi, Lat. tuberifer, İng. tuberous.


yumurtalık, Geliştiğinde meyvaya dönüşen dişi organın tohum taslaklarını taşıyan kısmı, [= ovaryum], Lat. ovarium, İng. ovary.


yumurtamsı, Yumurta şekline benzeyen düzlem ya da hacimli şekil, [= ovat], Lat. ovatus, ovoideus, İng. ovate, ovoid.


yuvarlak, Çember gibi dairemsi, Lat. circularis, İng. circular.


yuvarlak, Bir daire gibi yuvarlak, dairemsi, Lat. rotundus, İng. round.


yuvarlak tabanlı, Tabanın bir dairenin parçası gibi yuvarlak olması, [= rotundat], Lat. rotundatus, İng. rotundate.


yuvarlak uçlu, Uç kısmın bir dairenin parçası gibi yuvarlak olması, [= rotundat], Lat. rotundatus, İng. rotundate.


yükselici, Eğik bir tabandan başlayıp gittikçe yükselen, tedricen dikey hale gelen, Lat. ascendens, assurgens, İng. ascending, assurgent.


yünlü, Koyun yünü gibi uzun karışık tüylerle kaplı, [= lânat], Lat. lanatus, lanuginosus, İng. lanate, lanuginose, woolly.


yüreksi, Yürek şeklinde olan düzlem biçim, [= kalpsi, kordat], Lat. cordatus, İng. cordate.


yüzücü, Su üstünde, su yüzeyinde yüzen, Lat. natans, fluitans, İng. swimming, floating.


zarsı, Bir karayosunu yaprağı gibi ince ve yarı saydam, [= membranöz], Lat. membranaceus, İng. membranaceous.


zembereksi, Yaprak ve benzeri organlar zemberek şeklinde kendi üzerine kıvrılmış, [= sirsinat], Lat. circinnata, circinnatus, gyratus, circinnalis, İng. circinnate.


zigomorf, Sadece bir simetri eksenine sahip olan, bir simetri eksenli, [= ikiyanlı, bir simetrili], Lat. zygomorphus, İng. zygomorphic, zygomorph.


zigzaglı, Bir dışa bir içe doğru birkaç kere dönmüş, yönlenmiş, Lat. flexuosus, İng. flexuose, zigzagged.


zuruf, Kayıngiller (Fagaceae) gibi bitkilerde meyveyi kısmen ya da tamamen kapsayan fincansı yapı, [= kupula, kadeh], Lat. cupula, İng. cupula.